“Şimdi durup dururken 22 Temmuz seçimlerini neden sorguluyorsun” diyebilirsiniz, hatta “aklın daha önce neredeydi” diye de sorabilirsiniz. YSK sonuçları hala ilan edemediğine göre, ben de sorma hakkına sahibim. Velev ki, sorunun özü de şu: “22 Temmuz seçimlerine fesat karıştırıldı mı?” Üstelik bu soruyu ilk kez soran da ben değilim, ancak yeterince açık cevaplandığına inanmıyorum. Başta Yüksek Seçim Kurulu (YSK) olmak üzere verilmesi gereken cevapları var.
Soru 1. Daha önceki seçimlerin aksine, 22 Temmuz seçimlerinin sonuçları nasıl bu kadar kısa sürede belli oldu? Bu soruya verilen yanıt, seçim sonuçlarının merkeze kısa sürede aktarılmasını sağlayan on-line bir programın Amerika’dan alınıp kullanıldığı şeklindedir. Böyle bir programın daha önce başka ülkelerde kullanılmamış olmasını bir kenara bırakın, ABD seçimlerinin bile bu hızda sonuçlanamamış olmasını da göz ardı edin, doğru yanıtın “program” olmadığı açıkça ortada. Çünkü seçim sonrasındaki ilk saatlerde hız kısıtlayan basamak, alınan sandık sonuçlarının merkeze iletilmesi değil, oyların sayılması ve tasnifidir. Oysa 22 Temmuz’da akşam 19.30 itibarıyla seçim sonuçlarının büyük bir kısmı açıklanmıştı. Peki o halde bu sandıklar nasıl bu kadar hızlı sayılabildi?
Soru 2. Programın ve ‘server’ların bütünü mü satın alındı (kuruldu), yoksa aktarılan seçim sonuçları başka bir ülkedeki (ABD) ‘server’ üzerinden mi değerlendirildi? Bu sorunun aslında iki ayrı bileşeni var. Bunlardan birincisi programın güvenliliğinden ve daha önce kullanılmamış olmasından bu kadar şüpheler varken, YSK kullanılmasına nasıl müsaade etti? İkinci bileşen ise daha vahim, program kapalı sistemle kurulmadan ABD’deki bir ‘server’ yoluyla çalıştırıldı ise, dış müdahalelerden korunduğundan nasıl bu kadar emin olunabildi? İçerideki güvenlik nasıl sağlandı? Zira bu yazının kaynağına göre, AKP hiçbir seçim bölgesinde %25’in altında başlamadı. Yapı itibarıyla AKP’ye oy vermeyeceği düşünülen merkezlerde bile %25 ile başlanan taban oy oranı, ilerleyen saatlerde biraz artsa da, asla eksilmeden (üzerine konduğu şeklinde bir sonuç ortaya çıkıyor) sürdü. Sonraki saatlerde oy artış hızı (ivmesi) düşse de, %25 seviyesinin altına inmedi.
Soru 3. Şöyle diyor programı sağlayan Sun Microsystems’in web sayfasında: “İlk çalışmalarla 35 ilde bilgisayar ortamına aktarılan 26 milyon seçmen ile ilgili veriler MERNİS (seçmen veri tabanı, yazarın notu) ile eşleştirilerek, bu verilerin doğruluğu kontrol edildi. MERNİS ile ilk eşleştirmede, yedi kritere göre 26 milyon seçmen kaydının sadece %43’ü tam uydu; %13’ü bulunamadı; geri kalanının da benzerleri bulundu. İlçe Seçim Kurulları ve Muhtarlar ile temasa geçerek bilgileri doğru olan seçmenlerin oranını %96’ya kadar çıkarıldı (ne kadar mükemmel artış? yazarın notu). Geri kalan 17 milyon seçmen içinse aynı yöntemlerle bilgi toplandı ve MERNİS ile ilk eşleştirildiğinde %32’sinin tam uyduğu görüldü. Tekrar muhtarlıklar ve İlçe Seçim Müdürlükleri aracılığıyla bu oranın yükseltilmesi sağlandı.” Ve bir diğer ibare: (yeni) “Donanım ihalesinin şartnamesine Sun Fire E 6800’in önerilecek sistemlere çevrimiçi bağlanabilmesi maddesi de konuldu.” Bunlar ne anlama geliyor? (Kaynak: http://tr.sun.com/sunnews/success/basarioykuleri_ysk.html)
Soru 4. YSK kesin seçim sonuçlarını bu kadar mükemmel bir “bilgi ağı” ortamında neden hala açıklamadı, daha doğrusu açıklayamadı? Kanuna göre YSK bir yıl içerisinde kesin seçim sonuçlarını açıklamakla yükümlü, ancak bugüne kadar açıklanamayan sonuçlar, bir yıl sonra da “açıklanamaz, ya da sağlıklı açıklanamazlık” özelliğini sürdürürse, bir yıllık yasama kararları geçerliliğini nasıl koruyacak? TBMM’nin icraatları kanuni sayılabilecek mi?
YSK’nın resmi web sayfasında sistemin nasıl işlediğine dair bir bilgiye ulaşamadım, sadece tarihçesi, başarısı ve aldığı ödüller anlatılıyor. Oysa olan biteni bir de kendi gözümüzden birleştirelim. Her iki seçmenden yaklaşık birinin nasıl olup da AKP’ye oy verdiğini kimse anlayamadı, ben de anlayamadım. Zira benim çevrede sorguladığım çok farklı kesimden insanların ifadeleri ikiye birlik bir oranını asla desteklemiyordu. Benim kurgum herkes gibi AKP’nin yüzde 30 civarında bir oy alacağı şeklinde idi. Nitekim seçim sonuçları açıklandığında AKP yöneticilerinin de alınan sonuca fazlasıyla şaşırmış olduklarını gözlemledik (neden, Tarhan Erdem de aynı sonucu söylememiş miydi?). İşte yukarıdaki soruların ana nedeni de budur. Biz seçim sonuçlarını Türkiye’de mi değerlendirdik, yoksa başka bir ülkenin ‘server’ından mı yararlanıldı; eğer öyle ise hangi akılla ve hangi hakla?
Bu yazının amacı YSK’yı sorgulamak değildir, ama yöntemi öğrenmek herkesin hakkı. YSK özellikle de bu kısırlaşmış iç politika ortamında, seçim yöntemi ve uygulama biçimi konusunda hala ayrıntılı bir cevap borçlu bize.