Milliyet Gazetesi’nden meslektaşımız Sayın Meral Tamer Aşkolsun Kanser (Doğan Kitap) adlı bir kitap kaleme aldı. Tamer kitabında meme kanseri konusundaki gözlemlerinin ötesinde, kısa bir otobiyografisini de sunuyor. Benim bu satırları yazmamamın bir nedeni kitaptan hareketle, ama kitapta hiç yer almayan “hastalığın olası nedenlerine” yönelik bir yorum getirmek olacaktır. Bu yorumu getirmemin gerekçesi kanserin her iki anlamda da bir endüstrileşme hastalığı (hem endüstrileşmenin bir sonucu, hem de yarattığı bir endüstri, geliştirilmekte olan modern ilaçlardan ot-sap alternatif tıp ürünlerine kadar) olmasıdır. İkinci önemli amacım ise yaşamımızın son 30 yılının paralel bir analizini yapmak ve hastalığa ilişkin kişisel yorumumu bu bağlamda desteklemektir.
“Günümüz bilimine samimi bir eleştiri” (Dünya, 2.6.2010) ve “Günümüz bilimi gerçeği nasıl algılar (Dünya 28.7.2010) başlıklı yazılarımda kısmen bahsettim, Batı bilimi, 2. Dünya Savaşı sonrasında galip ülkelerin kontrolüne geçince hastalıklara bakış açısı da değişmiştir. Doğaya bütüncül bakış açısı (daha doğrusu yaşamın anlamını) kavramak yerine detaya yönelmeleridir. Bu konudaki olası ilk çaba Pastör’ün bugün “hijyen saplantısı” şeklinde başımıza bela olan mikroorganizmaları keşfetmesidir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında da bilim algısı da hep “daha detay” (moleküllerin keşfi, DNA’nın bulunması ve sonraki yazılarda anlatacağım genetik saplantı) verilere kayar. Size daha önceki pek çok yazımda “yaşamın bir anlamı vardır” derken kastettiğim, yaşamın gerçekten bir anlamı, daha doğrusu “manası” olduğuydu. Bu ve sonraki birkaç yazı bu manayı meme kanseri açısından ve “sadece Batı bilimi” olarak kabul edilen verilere dayanarak açıklamaya çalışmak olacaktır.
Meme kanseri riskini artıran ve azaltan etkenler nelerdir?
Kadınlar neden meme kanseri olur? Daha doğrusu, meme erkeklerde de vardır, ama erkek meme kanserleri bütün meme kanserlerinin sadece yüzde birini oluşturur. Dolayısıyla mesele meme sahibi olmakla değil, kadın olmakla ilişkilidir. Meme kanseri açısından risk faktörleri İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Meme Cerrahisi bölümü öğretim üyeleri tarafından yapılan son bir çalışma ile yine ortaya kondu (her ülkenin koşulları kendine göre olduğundan, bu çalışmaları o ülkeler tarafından yeniden yapılması son derece isabetlidir) (1). İstanbul Tıp Fakültesi’ne başvuran 1492 hastanın analizine göre meme kanserini artıran faktörler 35 yaş ve üstü olmak, kürtaj geçirmiş olmak, ilk doğum yaşının 35’ten ileri olması, vücut kütle indeksinin 25’in üzerinde olması ve ailede meme kanseri bulunması olarak tanımlanmıştır. Aynı çalışmaya göre kadının eğitim süresinin 13 yıldan fazla olması, kendiliğinden düşük, sigara kullanıyor olmak, emzirmiş olmak, hiç doğum yapmamış olmak, hormon yerine koyma tedavisi ve doğum kontrol hapı kullanmak meme kanseri riskini azaltan etkenlerdir. Aynı grubun bir diğer çalışmasına göre birden fazla doğum yapmış olmak, geç menopoz (50 yaş üzeri) da risk faktörü çıkarken, birden fazla emzirmek (emzirme süresinden bağımsız olarak) meme kanseri riskini düşüren etkenler olarak bulunmuştur. Bu çalışmaların sonuçları Batı’dan gelen diğer analizlerle aşağı yukarı benzerdir. Kimi çalışma sigara kullanımını hafif bir risk artışı olarak tanımlarken, kimisinde eğitim düzeyi farklı sonuç verir. Ancak Kanser Savaş Daire Başkanı Murat Tuncer’in oluşturulmasına büyük emeği geçen, akredite veri toplama merkezleri sonrasında yayınlanan analize göre de ülkemizde kadınlarda meme kanseri artmaktadır (Tuncer, 2006, www.saglik.gov.tr)
Esas sorun görülme yaşının erkene kayması
Kadınların meme kanseri olmaları belli ki meme sahibi olmalarıyla değil, kadın olmalarıyla ilişkili. Oysa meme kanseri olmak kadın olmanın kaçınılmaz bir sonucu da değildir, yani her kadın meme kanseri olmaz. Dolayısıyla kadın olmanın fizyonomide getirdiği birtakım değişiklikler meme kanseri olmayı kolaylaştırır sonucuna varmak yanlış olmayacaktır. Ancak sorun ülkemizde de meme kanserinin giderek daha sık görülüyor olması, üstüne üstlük görülme yaşının da giderek daha aşağıya kaymasıdır. Yani kadınlar aslında olasılıkla erkeklerin de maruz kaldıkları bir şeyden, kadın olmaları gereğiyle daha fazla etkileniyorlar. Lütfen konuya ilgi duyanlar yukarıda saydığım risk faktörlerini okusunlar ve kendilerine göre sorunun mantığına yönelik, ama “yaşamın manasını” da içine alan bir sav geliştirmeye çalışsınlar.
1. Ozmen V, Ozcınar B, Karanlık H, Cebioğlu N, Tukenmez M, Disci R, Ozmen T, Igci A, Muslumanoglu M, Kecer M ve Soran A. Breast cancer risk factors in Turkish women – a University Hospital based nested case control study. World Journal of Surgical Oncology 2009; 7:37.
2. Ozmen V. Breast cancer in the world and Turkey. Meme Sağlığı Dergisi.