Önceki yazıların kısa bir özetini yaparak başlayalım; İstanbul Bizans ve Roma dönemini Tarihi Yarımada’da yaşar. Ama 1800’lerin ortasına gelindiğinde durum farklıdır, şehir ticaret alanları etrafında genişlemeyi sürdürür. Bunlardan biri Sirkeci (Sikai) ve diğeri de karşısında yer alan Karaköy’dür (Karay Köyü). Sirkeci ticaretle uğraşırken şehrin finans merkezi Karaköy’de yükselmeye başlar. Böylelikle İstanbul tarihinin en parlak dönemlerinden birin1800’lerde girer. Bu zaman dilimi Pera olarak adlandırılan Haliç karşısındaki bölgenin gelişmesidir. Bölge en eski kaynaklarda (mesela Venedik Balyoslarının günlükleri) Pera bağları olarak geçmektedir. Bugün Galatasaray-Tünel hattının aşağısı ile Ceneviz Kolonisi’nin (Galata) arasında kalan bölge anlaşıldığı kadarıyla henüz yerleşime açık değildir.
İstanbul’a ilk ana göç Fetih sonrası dönemde Seferad’ın İstanbul’a gelmesiyle başlar, Fatih şehrin imarını sağlamak amacıyla Anadolu’dan Ermeni zanaatkar nüfusu da İstanbul’a yerleştirtir. Seferad Yahudileri İspanya kökenlidir, gelenekleri gereği ticaretle iştigal ederler. İlk yerleşimleri Balat ve Ayazağa bölgeleri iken, ticaret alanları Sirkeci ve Karaköy’dür. Ancak bu sırada dünyada da değişiklikler yaşanmaktadır, Fransız Devrimi Avrupa’da dengeleri değiştirir, bunun doğal sonucu olarak Avrupa’dan İstanbul’a da göç olur, Fransız kökenli olanlar Levanten olarak adlandırılır. Yine ticaretle uğraşan bu yeni güç ticaretin gelişmesine daha büyük ivme kazandırınca Osmanlı Batılı kültürel dönemine de girer.
Osmanlı’nın ikinci kültürel yükseliş dönemi
Avrupa’dan olan göç ve güçlenen ticaret ağı İstanbul’un dünya kültür merkezlerinden biri olmasında büyük önem taşır. Tamam, Osmanlı Rönesans sonrasında siyasi alanda giderek zamanın gerisinde kalmaktadır; ama ticaret, eğitim ve kültür açısından daha kolay adapte olur. Böylelikle dünyanın en eski borsa ve bankerlik merkezi ortaya çıkar; Voyvoda Caddesi.Bugün Bankalar Caddesi olarak bilinen bu alanda, kısmen de Tahtakale’de dünya ticaretini yönlendirecek büyüklükte bir külte büyümektedir. İşte Osmanlı’nın Batılılaştığı okulları ve benim doğduğum cadde ve sokakları bu kütle kurar.
Bugün Bankalar Caddesi olarak bilinen alan dünya banka ve sigortacılığının en önemli merkezlerinden biridir. Ticaret ağı bankacılığın gelişimini teşvik ederken, deniz ulaşımının kavşağı olması (ve beri yandan yaşanan yangınlar) sigortacılığın merkezinin de burada büyümesini sağlar. Voyvoda Caddesi dünyanın ilk borsa faaliyetlerinin başladığı yerlerden biridir. Bankerliğin doğası gereği pek çok Avrupa bankası doğrudan Voyvoda Caddesi ile ilişkilidir. Zamanı geldiğinde Osmanlı İmparatorluğu da ilk merkez bankasını burada kurar. Bu bina (bugün Garanti Bankası ve Galata Salt) sıra dışı mimari özelliğiyle Haliç’i kucaklamaya devam etmektedir.
Bankerleri günümüzü şekillendiren finans gücü
Galata bankerlerinin çok azı ismen hatırlansa da, faaliyetlerini sadece bankacılıktan para kazanmakla sınırlı tutmazlar. Eğitimin modernleşmesi, özellikle Fransızca eğitim veren okulların açılması da aynı döneme denk gelir. Bilinen en eski Fransızca eğitim veren okul aslında Ceneviz yerleşkesinin bileşeni olan Saint Benoit Lisesi’dir, onu yabancı dilde eğitim veren diğerleri izler. Bankerler ibadet, sağlık ve hayır kurumlarının açılmasına da öncülük ederler. Bugün Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak bildiğimiz kurum 1865’te bölgedeki bir evde faaliyete başlar, 1948’de aslında İngiliz Hastanesi olan binasına yerleşir. Sahil Koruma ve Karantina da Karaköy kıyısında yer alır.
Ama daha görkemli dönem henüz yeni başlamaktadır, finans çevreleri İstanbul’u Avrupa başkentleriyle yarışa sokar, işte bu da İstiklal Caddesi’nin Grand Rue de Pera olarak doğumudur.