Kadınlarda erkeklere göre neden daha çok meme kanseri çıktığını sorgulamaya devam ediyoruz. Ancak bu “ortak” bir sorgulama olmalıdır. Bu nedenle okumayanlar lütfen geçen haftaki yazımıza erişip, meme kanseriyle ilişkilendirilen etkenlere bir göz atsınlar. Kadınlar meme sahibi oldukları için değil, kadın oldukları için meme kanseriyle daha sık tanışıyorlar. Ama neden ne olursa olsun, meme kanseri artıyor, saptanma yaşı erkene kayıyor gibi görünmekte. Bu konuda Türkiye’den erişebildiğimiz ilk yayın Nazi zulmünden kaçıp gelen Prof. Dr. Oberndorfer’in “İstanbul Üniversitesi Kanser Enstitüsünün 1938 senesi zarfındaki faaliyet hakkında rapor” başlıklı makalesidir (Tıp Fakültesi Mecmuası, 1939, 9). İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden (Çapa) yayınlanmış babamdan kalan Prof. Dr. Philippe Schwartz’ın patoloji kitabında (Tümörlerin Muhtelif Nevileri, 1950) meme kanserine ayrılan yer kısıtlıdır, çünkü istatistik verilmese de “meme kanseri o yıllarda sık görülen bir durum değildir”. Ancak aynı kitapta meme kanserinin sınıflamadaki yeri de farklıdır, meme tıpkı pankreas gibi “salgı dokusunun kanserleri” arasında geçer. Oysa 2. Dünya Savaşı Sonrası’nda sınıflama sistemi işleve göre değildir, bölgesel (topografik, örneğin baş-boyun bölgesi) özellik kazanır. Bu durum meme ile akciğeri aynı kefeye koymak anlamına geldiğinden, kanserin nedenine yönelik araştırmanızın yönünü saptırır.
Doğallık garanti vermez, mısır şurubu pankreas kanseri yapar
Kadınların neden meme kanseri olduğuna benim yorumumu aktarmadan önce “doğal bir maddenin kanser yapıp yapmayacağını” irdelememiz gerekiyor. Doğal bir molekülün kanserle ilişkilendirildiği en güncel örnek mısırdan elde edilen nişasta bazlı şekerde bol miktarda bulunan früktozdur. Früktoz pancar (çay) şekeri olan sükroza göre daha tatlıdır ve “ülkemizde” bütün meşrubatlar ve gazlı içeceklerde bol miktarda kullanılır. Dünyanın en yüksek kotası yüzde 2 ile ABD’de iken, ülkemizde kota 2001’den bu yana yüzde 15’e çıkarılmıştır. Kaliforniya Los Angeles Üniversitesi (Jonsson Comrehensive Cancer Center) geçtiğimiz Ağustos ayında früktozun pankreas kanseri hücrelerinin çoğalmasını hızlandırdığını ortaya koydu (1). Haber Reuters tarafından bütün dünyaya geçildi, ancak nedense (!) Türkiye’ye girmedi. Oysa mısır şurubu şekerinin pankreas kanserine neden olduğunu gösteren en büyük çalışmalardan biri geçen yıl yayınlandı. 482.362 kişinin kaydedildiği bu çalışmanın (2) sonucuna göre bizim yüzde 15 kota verdiğimiz früktoz pankreas kanseriyle doğrudan ilişkili bulundu. Bu veriler daha önceki Nurses’ Health Study ve Multiethnic Study adlı iki klinik çalışmayı destekler nitelikte olduğundan ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü (National Institute of Health; hani Osman Durmuş ve Meclis Kanser Araştırma Komisyonu’nun yakın zamanda ziyaret ettiği merkez) “ne olur ne olmaz” deyip, makaleyi halkın erişimine de açtı. Tatlandırıcı amacıyla yaygın kullanılan aspartamın pek çok kansere neden olabileceği de beş yıldır bilinmekte ve dişi olmak yine daha fazla risk faktörüdür (3).
Konunun en iyi bilinen bir diğer örneği kızartma yağlarının kanserojen özellik kazanmalarıdır. Kızartma amacıyla kullanılan yağlar oldukları gibi yemeklik olarak tüketilirlerse kanserojen değildirler, çevre sorunu da yaratmazlar. Ancak yağlar kızartma işleminde çok fazla kullanılırlarsa kanserojen özellik kazanırlar. Kızartma sırasında yağda olan değişim (“yağın yanması” denir, ancak olasılıkla ifade durumu karşılamamaktadır) “polimerizasyon” olarak açıklanır, yağ molekülleri “kaynayamadan” birbirine eklenerek daha uzun moleküller meydana getirirler ve akışkanlıkları azalır (oysa su küçük bir moleküldür ve polardır (kutuplu), 100 derecede kaynar). İşte bu birleşme ürünleri vücuda alınırlarsa başta kanser olmak üzere pek çok hastalık, ortama bırakılırlarsa çok ciddi çevre kirliliği sorunu yaratırlar. Bu durum “petrolizasyonun” bir başka biçimidir. Ülkemizde her yıl 350.000 ton atık yağ çıktığı tahmin edilir, ancak Atık Yağ Toplayıcıları ve Elektrik Üreticileri Derneği Başkanı Mustafa Ezici’nin bütün gayretlerine rağmen sadece 7-8000 tonu geri toplanıp biyodizele dönüştürülebilmektedir. Bu geri dönüşüm küçük bir orandır, peki geri kalanı ne olur?
Meme kanseri risk çalışmalarını farklı okumak: Sorun adet görmeyle ilişkili
Şimdi yeniden dönelim meme kanserine. Kadınlarda meme dokusu ergenliğe (üretken faza) girilmesiyle birlikte aktif hale gelir ve menopoza girene dek aktif olarak kalır. Bu da 15-50 yaş aralığında olası 400-450 adet (aybaşı) döngüsü eder. Adet döngüsünün meme kanseri açısından çok önemli bir işlevi vardır, döngü sayısı arttıkça meme kanseri olması olasılığı artar. Geçen hafta İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nden alıntıladığım çalışmanın verilerine bakın; emzirme süresi, çocuk sahibi olmak (birden fazlası daha da koruyucu), doğum kontrol hapı, erken ergenlik, geç menopoz hep buna işaret eder. Anahtar soru şudur; “peki adet görmek memede ne gibi değişikliklere neden olur?” Daha doğrusu, kadınlar hep adet görürlerdi, son yıllarda ne değişti? Haftaya kadar lütfen bu sorunun yanıtını düşünün.
(1) Liu H ve ark. Fructose induces transketolase flux to promote pancreatic cancer growth. Cancer Res 2010; 70: 6368-76.
(2) Jiao L ve ark. Glycemic index, carbohydrates, glycemic load, and the risk of pancreatic cancer in a prospective cohort study. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev. 2009; 18: 1144-51.
(3) Soffritti ve ark. Firts experimental demostration of the multipotential carcinogenic effects of aspartame administered in the feed to Sprague-Dawley rats. Environ Health Perspect 2005; 114: 379-85.