Sizi bilmem ama, ben 2006’nın nasıl geçtiğini anlayamadım, 2007 “normal” geçse yeter. Beklentilerin karşılanamaması ciddi bir sorun, bir yerde ciddi bir hata yaptığımı gösteriyor. Ben derim ki gelin 2007’ye farklı bir planla başlayalım. Kendimize “kişisel-kurumsal” bir yapı oluşturalım. Aslında bu yaklaşım iyi yönetilmekte olan birçok şirket tarafından zaten düzenli uygulanmakta. Ben kişilerin kurumsal özellikler taşıyabileceğine ve bunu geliştirebileceğine inanırım. Ancak kişinin birey olarak kendine uygulaması hem kendisiyle barışık hem de dürüst olmasını gerektirdiğinden, uygulama hevesine girene şimdiye kadar pek rastlamadım. Sözünü ettiğim şey SWOT analizi, yani güçlü yönler, zayıf yönler, tehditler ve fırsatların belirlenmesine dayanmakta. SWOT sizin durumunuzu saptamanız açısından özel önem taşıyor, bulunduğunuz noktanın ne olduğunu gösteriyor ve buradan nereye hareket edebileceğinizin de haritasını çıkarıyor.
Bunun için önünüze bir temiz bir sayfa alın, üzerine isterseniz 2007 yazın, daha sonra kağıdı dört alana bölün, üst ikisine güçlü/zayıf, alt ikisine ise tehdit/fırsat yazın. Bundan sonrası sizin kendinizi tanımanız ve yaratıcılığınızla ilişkili. Ben naçizane kendim için olanları sıralayayım, güçlü yönler: yapacağına inanmak, inat (bu zayıf bir özellik de olabilir yeri gelince), zayıf yönler: dağınık olmak, zaman yönetiminin iyi olmaması, fırsatlar: açık alanları koklayabilmek, tehditler: üzüntü ve çalkantı dönemleri olasılığının yüksek olması
Bu analizi yaptıktan sonra kendiniz hakkında aşağı yukarı bir fikir sahibi olabiliyorsunuz. Analizinizi sterseniz iş ortamına göre şekillendirebilir, başka başka başlıklar da ekleyebilirsiniz. İş yaşamınızın SWOT analizi, kişisel yaşamınızdan farklı olabilir. Her ne olursa olsun içerisinde bulunduğunuz durumu olabildiğince objektif çizmeye çalışın, tablo ortaya çıktıktan sonra yapmanız gereken ise hayattaki, ya da abartmayalım bu yılki misyon, vizyon ve amaçlarınızın belirlenmesine geliyor. İnsanın bir yıldan diğerine misyonu ne kadar köklü bir değişiklik gösterebilir bilemiyorum, ama imkanlar doğrultusunda öncelikleri değiştirmek mümkün görünüyor. Ya da en azından gerçekleşmesi umudu zayıflayan beklentiler ikinci plana itilip, olması istenenlerin ön plana çekilmesi gibi. Bu benim için “daha fazla gezmek” anlamını taşıyor, daha doğrusu “hedefli gezmek” ki, beri yanda yapılmak istenenler de gerçekleştirilebilsin. Vizyon da yıldan yıla köklü değişiklikler gösterebilecek bir şey değil, lakin değerlendirmenin son noktası olan “amaçlar, hedefler ve bunlara varmak için faaliyetler”e geldiğinizde sıralayabileceğiniz onlarca seçenek ortaya çıkıyor. Ben yılı hedefler açısından dört parçaya böldüm. Bilirsiniz şirketler bilanço gibi değerlendirmelerinde yılı Q 1-2-3-4 (‘quarter’ın Q’su) olarak bölümlerler, benzer bir mantık, ama temel amaç hedeflerin önünde olmak. Birinci dörtte birin temel hedefini “teşekkül” yani kurmak, ikinci dörtte birin hedefini işletmek, üçüncü dörtte birini ise tanıtmak oluşturuyor.
2007’nin benim açımdan hoş bir özelliği var, 007’ye atfen ben bu yıla Bond yılı diyorum, dolayısıyla yaşanacakları biraz daha radikal çizgilere oturtuyorum. Ama hedefler dediğim gibi somut kavramlar içerisine oturuyor:
1. Bütün toplumu kapsamayan bir refah bizim sokakta yürümemizi kolaylaştıramayacağından, bireysel bir zenginlikten çok, herkesin mutlu olduğu bir düzen yaratmaya çalışmak zor ama verimli bir alan olarak görülüyor.
2. Bu satırlarda sizinle zaman zaman paylaştığım heyecanlarım umduğum karşılığı bulamadı. Bu durumda çağrıda bulunmanın yanı sıra gerçekleştirmek için girişimde bulunmanın daha makul sonuçlara varacağına inanmak bilmem iyimserlik mi olur? Bizim eşi benzeri olmayan bir refleks yapımız var; çağrılara karşı duyarlılık eşiğimiz yüksek, ancak harekete geçtiğimizde benzersiz bir yanıt oluşturuyoruz.
3. bütün bunlar için zaman gerekiyor. Lakin gün içerisinde çalışacak zaman almadığından geceler daha az uyuyarak geçecek.
Bond yılı bu nedenle daha fazla hareket ve umarım bir o kadar da bereket olacak. ‘007’ye hoş geldiniz!