Geçen hafta sözü bıraktığımız “delinmez bir akademik zırh yoktur” kısmından devam edelim, aslında bu durum günümü tıbbını ve belki bilimin diğer alanlarını etkileyen iç aşamalar taşır. Kendi bilgisine güvenmeyen, bir şekilde unvanı kazanan kişi, konumunu korumak için kendinden sonra gelenlerin öncelikle biat etmelerini istediğinde bizim toplumda en hafifinden “yaranma” denen durum ortaya çıkar. Bu yaranma ya da taraflı görünme hevesi de genellikle yeterli olmaz, zira Ortadoğu’da anlaşmazlıklar düelloyla değil, pusu kurarak çözülür. Yetki sahibi bu nedenle kendisine biat edilmesinin arkadan vurulmamak için güvence vermeyeceğini bilir, sonrakileri yetersiz olanlardan seçer. Yetersiz olanlar zaman içerisinde yetkiyi ele geçirdiklerinde alana tek başına hakim olamayacaklarını anladıklarından üzerlerine atfedilen yetkiyi hakimiyet kurmaları olasılığı daha kolay olan sivil toplum kuruluşlarına, yani derneklere ya da odalara aktarır.
Yetkinin derneklere aktarılmasının yarattığı sorun
Gücün dernek ya da odada toplanması başlangıçta tehdit unsuru olarak görülmez, bir şekilde kardeş kardeş, bir sen bir ben şeklinde yönetilen biriler ortaya çıkacaktır. Ancak zaman içerisinde bambaşka etkenler işin içine karışır. Dernek bir süre sonra devletin ya da akademinin verdiği yetkiyi (uzmanlık belgesi, doçentlik vb.) yeterli görmeyip, sistem içinde sistem kurabilmek amacıyla kendi yeterlilik sınavlarını “dayatmaya” başlar. Aslında yeterlilik belgesi verilmesi ve bunun belli aralıklarla yenilenmesi kötü değildir, ancak “öncekilerden istenmemesi” gibi bir durum olduğunda eşitlik ilkesini bozar. İnsan bugün yeterli sayılsa da kendini yenilemezse mesela beş yıl sonra yeterliliğini kaybedebilir. Dolayısıyla yeterlilik sınavı herkes için belli aralıklarla geçilmesi gereken bir süreçtir. Bunun öncekilerden istenmemesi ya da tekrarına gerek görülmemesi seviyeyi düşürür.
Orta halliler paktının kongrelere etkisi
Ama iş orada da kalmaz, yetkinin derneklerde toplanmasının ve öncekilerin artan yetersizliğinin kongrelere yansıması kaçınılmazdır, o nedenle derneklerin neden olduğu bir kongre mafyalaşmasını da görmezden gelmemek gerekir. Öyle ya da böyle kongre düzenlenecek ve burada konuşmalar yapılacaktır. Kongre üç ya da dört gün olarak planlandığından, kısıtlı zamanda az sayıda sunuya olanak tanır. Oysa kongrede kimlerin konuşacağına da dernek yönetimi karar verdiğinde, alınmayan yeterliliği bahane ederek konuşmayı uygun gördüğüne verir. Bu durumda bilimsel çeşitlilik ortadan kalkar. Zırhlıların işbirliği bir çeşit “orta halliler paktına” dönüşür, konuşmak için de işin ehlini değil kendilerine biat edenleri seçerler. Bunca kongre düzenleniyor olmasına rağmen hala ciddi bir bilimsel aşama sağlanamamış olmasını şaşkınlıkla karşılamamak gerekir.
Zırh oluşturma saplantısının bir sonraki aşaması ise derneği kullanarak ekonomik imtiyaz elde etmektir.