İnsanın bilime bakışını değerlendirmek açısından, bizim çalıştığımız kanser tedavi merkezini de kuran Prof. Dr. Friedrich Dessauer’in (1881-1963) ayrı bir yeri olduğunu söylesek yanılmış olmayız. Bu kısa giriş yazısı aslında insan ve bilim arasındaki dengeyi değerlendirmeyi amaçlıyor. Dessauer endüstri alanında faaliyet gösteren bir ailenin onuncu çocuğu olarak dünyaya gelir, ailenin ticari uğraşı alanlarından biri selüloz ve kağıt endüstrisidir, anne tarafından bir kol da boya üretimiyle uğraşır. Dessauer iyi bir eğitim alır, ama ana ilgi alanı yeni bulunmuş olan X-ışınlarının tıbbi amaçlı uygulaması olur. Münih Üniversitesi’nde ve Darmstadt’ta elektrik mühendisliği ve fizik okur.
Radyasyon fiziği ve biyolojisine adanmış bir yaşam
Henüz çok genç yaşında da bu cihazların üretimini gerçekleştiren büyük bir üretim sistemi kurar (1917). Dessauer’i bu yola iten merak hem X-ışınlarının yeni olmasından, hem de bunların tedavisi olmayan hastalıkların kullanılabileceğidir; hayatını radyoaktivitenin tıbbi teknolojide uygulanmasına adar. Çabalarının getirisi olarak 1920’de Frankfurt Üniversitesi’nde fahri profesör unvanı alır, Tıbbi Fizik Vakfı’nı kurar ve yöneticiliğini üstlenir. Işınların etki mekanizmaları bilinmediğinden ilgi alanını buraya kaydırır, X-ışınlarının biyolojik maddeler ve süreçlere olan etkilerinin mekanizması üzerine yaptığı araştırmalar nedeniyle “kuantum biyolojisinin” kurucusu olarak kabul edilir. Radyasyon onkolojisinde hala ders olarak anlatılan “vuruş teorisi” radyasyonun canlı hücreler üzerindeki etkilerini nicel olarak inceler.
Buna karşılık Dessauer sadece bir fizikçi olarak davranmaz, teolojiden politikaya kadar çok geniş alanda faaliyet gösterir. Ancak Dessauer’in Almanya’nın sürüklenmekte olduğu ırkçı yaklaşıma taviz vermemesi ve sözü sayılan bilimsel kişilik olması hapisle karşılık bulur. Bu dönemde Prof. Dr. Philippe Schwartz tarafından oluşturulan birliğin isteği üzerine Türkiye’ye gelmesi karşılığında serbest bırakılır, 1934-1937 yılları arasında geçirdiği İstanbul Üniversitesi dönemi bizim tıp tarihimiz açısından belirleyicidir. Bunun nedeni Dessauer’in cihazları da kendisi yapmasıdır, o günün şartlarında etkisi derine nüfuz edebilecek en iyi cihazların bir kısmı İstanbul Üniversitesi’nde kurulur.
Bilim insanı ve mühendis ikilemi
Bütün bu parlak özgeçmişe karşılık Dessauer bilim insanı ve mühendis arasında ciddi bir bakış açısı farkı olduğunu vurgular. Ona göre bilim insanı, yaşadığı evreni, dolaylı yollardan Tanrı’yı anlamaya çalışan kişidir, buna karşılık mühendisin işi gereği bakışı farklıdır, keşfedilenin faydalanılması mümkün ticari bir unsur kazanmasına aracılık eder. Dessauer bu nedenle bilim insanını felsefe aşamasında tutarken, bulunanları faydalanma mertebesine sürükleyen mühendisi bu yaklaşımdan kopmaması konusunda uyarır. Mucide göre bilimle ilgilenmek Tanrı’yı ve evreni anlamanın çok verimli bir biçimidir. Ancak buluş bazen kendi dinamiğini kilitler, araştırmaların neticesinde ortaya çıkan ürün konunun kendisi haline gelirken, bilim de Tanrı’ya meydan okumaya dönüşür.
Tartışmayı aradaki okumalar çerçevesinde bizim de henüz bilmediğimiz yöne genişleteceğiz.