Kelamın gerek savunma, gerekse “dokundurma” amacıyla kullanılmasının en incelikli yöntemi kuşkusuz mizahtır. Mizah “güldürü” olarak basitleştirilse de güldürmekten fazlasını güden, estetik incelikler içeren en zor kelam biçimidir. İnsanlar ortalama koşullarda bel altı esprilere, argo kelimelere ve hatta küfre de gülerler. Mizahın kelimelere hem güldürecek, hem de kimseyi incitmeyecek biçimde yansıtılması çok zordur, çünkü farklı bir “düşünce hızı” gerektirir. Bu bir bilgisayarın hem sabit diskinin büyük olması, hem işlemcisinin hızlı olması (sabit diskten hızlı çağırım), ama daha çok hızlı erişim belleği denen RAM’in çok geniş olmasına benzer. Zira iyi mizah etkileşimden doğar; olası en kısa ve etkili yanıtın (benzetme, ima ya da her neyse) çok çabuk yetiştirilmesini gerektirir. Öyle ki bazı espriler milisaniyeler çerçevesinde ortaya çıkar, saniyelere aktarıldığında espri olma özelliğini yitirir.
Mizah armonik değil sıçramalıdır
Bu nedenle kelamın mizah içeren bir üslupla kullanılması herkesin harcı değildir. Sözler ağızdan yavaş, ama etkili bir biçimde dökülebilecekken, mizahta bunun karşılığı bilakis suskun kalmak olacaktır. Esprinin yerini bulabilmesi konuşma dilinde olanın aksine armonik (uyumlu) değil, genellikle sıçramalıdır. Hele hele diyalog söz konusuysa cevap gelen söze yanıtla biçimlenmez, düşüncenin hedefi alakalı bir biçimde saparak farklı bir noktadan dokunur. Yine bir örnekle açıklamaya çalışırsak, söz düellosu ağır kılıçlarla yapılabilirken, mizah eskrim düzeyinde çevikliği gerektirir, amaç sadece dokunmak, ama darbe etkisi yaratmamaktır. Dolayısıyla bu biçimin ustası olabilmek aklın geliştirilmesinin ötesinde ruhun da derinleştirilebilmesine bağlıdır.
İlginç bir tesadüf, aklın ve ruhun aynı anda geliştirilmesi aslında tek kişilik diyaloglarla olur. Mizahı bir söz sanatı olarak geliştirebilenler zorunlu yalnızlıkla donatılırlar, hatta aynı akıl içinde en az iki kimlik yaratırlar. Kimliklerden biri bir sözü dile getirdiğinde, diğer kimlik buna en kısa yollu yanıtı dile dökmeden akılda verir, sonra bir diğerini ve bir diğerini… Aslında bizim gibi bir Ortadoğu toplumunda mizahın ortaya çıkması Batı’dan çok daha büyük bir olasılıktır. Olaylar günübirlik, hatta anlık çözümlerle bertaraf edilir, mizahın ortaya çıkması için çok verimli bir alandır.
Tuluat yalnızlıktan doğar
Ancak kendiliğinden oluşan ironileri ya da ikilemleri aynı hızla anlaşılır biçimde yansıtmak da zordur. Herkese her yanıt verilemeyeceği gibi, herkes de her yanıtı aynı biçimde anlamlandırıp “dokunuş” olarak hissedemeyecektir. İnsanları güldürebilmeyi komiklikten çıkarıp mizah sanatı haline getiren işte bu tuluat (doğaçlama) özelliğidir, hemen söylenecek kelimenin anlaşılabilmesi için de diksiyon zorunludur.
Bu yazı bir yerde Huysuz Virjin Seyfi Dursunoğlu’nu saygı ve sevgiyle anmak için yazıldı, ruhu şad olsun. Ama Huysuz Virjin esas içerik oluşurken betimlemelere kendiliğinden ilham kaynağı oldu.
Mizah gücü yalnızlığının eseriydi, aynı yalnızlık ebediyen kalıcı olmakla taçlandı.