Sağlık bütçesinin beklenenin üzerinde açık vermesi, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) birtakım düzenlemeler ve kısıtlamalar yapmasına neden oldu. Bunlardan en önemlisi kuşkusuz vatandaşın ilaç alırken katılım payı ödeyecek olması. SGK ilaç fiyatlarının belirlenmesinde Avrupa ülkelerinin referans alınması uygulamasını değiştirmekle kalmadı, eşdeğer ilaçların bütününü tedavi grubu temelinde de eşdeğer nitelendirerek, bunlardan sadece en ucuz olanın bedelini karşılayacağını, buna karşılık diğer seçeneklerde oluşan fiyat farkının hastanın cebinden çıkacağını açıkladı. Açıklamaya çalışalım, örneğin tansiyon hastasısınız ve bir ilacı düzenli kullanmak durumundasınız. Hipertansiyon tedavisinde yeni çıkan ilaçlar tedavi ve yan ektikler açısından üstünlük taşımaktalar, size de doktorunuz bunlardan birini reçete etmiş. SGK “ben bu ilaçların hepsini aynı kefeye koyarım, üstünlük getiren ilacın fiyat farkını hastadan alırım” demekte. Bu yaklaşım sade bilimsel açıdan değil, hasta hakları açısından da kabul edilemez hatalar getiriyor. Bu durumda insanın temel haklarından olan “sağlıklı yaşama hakkı” hastanın zengin ve fakir olmasıyla ilişkili olarak zedelenmekte. Zira parası olmayan vatandaş tedavi üstünlüğü sağlayan ilacı alamayacak. Uygulamanın kabul edilemez yanlarından biri bu “hak eşitsizliği” durumu.
Sağlık harcamalarını artıran ilaç değil gereksiz istenen tetkikler
İkinci haksızlık ise ilaç endüstrisi ve onun ayrılmaz bileşeni eczaneler üzerine olan etkiler. SGK sağlık alanındaki harcamaları kısmak istediği zaman nedense aklına gelen ilk kalemi ilaç oluşturuyor. Bunun nedeni olasılıkla ilaca harcanan paranın çok iyi takip edilebiliyor olması. İlaç sektörünün desteğiyle, bugün alınan her bir ilaç üretim aşamasından satış aşamasına kadar izlenebilir durumda. Toplam sağlık harcamaları içerisinde ilaca ayrılan pay OECD ülkelerinin çok gerisinde olsa da, diğer kalemlerin kolay hesaplanamıyor olması nedeniyle “tasarruf” denilince ilk akla gelen de ilaç oluyor. Oysa uygulamanın içerisinde olanlar gayet iyi biliyorlar ki, sağlık harcamalarının en önemlim kalemi ilaç değil, tıbbi tetkikler. Bugün bir hasta nereye başvurursa başvursun, ayrıntılı bir kan tahlili yapılıyor. Doktorların büyük bölümü hastayı ayrıntılı muayene etmek yerine görüntüleme tetkikleri istiyorlar. Bir batın ultrasonografik incelemesi, MR ya da BT tetkikinin getirdiği maddi yük tahmin edilenin çok ötesinde. Tetkik giderlerindeki artışın iki önemli nedeni var; doktorun hastaya ayırabileceği zamanın kısıtlı olması, ama beri yanda Sağlık Bakanlığı’nın “sevk sistemini” ortadan kaldırması ve beraberinde “performans” olarak adlandırdığı hatalı uygulama. Açıklamaya çalışalım…
Sağlık hizmetleri bütün dünyada kademeli olarak verilir. Hasta olduğunu düşünen kişi sağlık ocağına ya da aile hekimine başvurur, durum burada incelendikten sonra gerekli görülenler ikinci ve üçüncü kademe özelleşmiş sağlık merkezlerine sevk edilir. Bakanlık geçen seçim dönemi öncesinde sevksiz başvuruları olanaklı hale getirince, hastalar doğrudan devlet ve üniversite hastanelerine başvurmaya başladılar. Devletin bu kurumlara ödediği rakam daha yüksek olduğunda, sistem gereksiz talep nedeniyle kilitlenmekle kalmadı, harcamalar da doğrudan arttı. Devlet hastanelerinde uygulamaya sokulan “performans” ise doktora hastaneye kazandırdığından “pay alma hakkı” tanıyor. Bu durumda doktorların bir bölümü olası bütün tetkikleri isteyerek harcamaları artırmaya başladılar. Doktorların bu hatalı yaklaşımını net bir şekilde izlemek mümkün, üniversiteye başvuran hastalara daha önce yaptırılan tetkiklerde görüyoruz ki, pek çok devlet hastanesinde kan bağışıklık sistemi proteinlerinin düzeyinin saptanmasına kadar olası her şey isteniyor. Bu gereksiz tetkikler için ödenen para ilaca harcanan paranın yanında kat be kat fazla.
İlaç konusundaki düzenleme insan haklarına aykırı
Sorunun çözümü bir yanda kolay, ama bir yanda da karmaşık. (1) Öncelikle iyi doktorlar yetiştirmemiz gerekiyor, diploma sahibi olmak doktor olmak anlamına gelmiyor. (2) Sevk sisteminin yeniden oluşturulması şart. (3) Sağlık harcamalarının detaylı analizi gerekli. Böyle bir analiz yapılmaksızın hastanın ilacına müdahale etmek insan haklarıyla bağdaşmaz.