Türkiye – Amerika ilişkilerine yeni bir yön lazım

Amerika Birleşik Devletleri – Türkiye ilişkilerinin görüşüldüğü toplantıların (American Turkish Council) 35’incisi Washington’da gerçekleştirildi (35th Annual Conference on U.S.-Turkey Relations, 30 Ekim-1 Kasım). Bu tür toplantıların bir görünen bir de arka planda gerçekleşen iki ayrı amacı bulunuyor. Oturumlar görünen amaçların gerçekleştirilmesi için vesile oluşturuyor, ancak esas görüşmeler arka planda, yani lobide, kokteyllerde ya da akşam yemeklerinde gerçekleşiyor. Bu nedenle toplantının ana hatlarını iyi okuyabilirseniz, en azından bir yıllık süreçte gerçekleşecek olayları tahmin etme şansını elde ediyorsunuz.

ATC esas itibarıyla savunma işbirliği üzerine kurulu bir yapı; buna zaman içerisinde ticaret de katıldığında tarım ve gıdadan enerjiye dek bir çerçevede genişliyor. Arka plan izlenimleri iki ülke arasındaki ilişkilerin “naz-niyaz” dinamiğini de gösteriyor. Nitekim bu yıl, 15 Temmuz nedeniyle ayrı bir önem taşımaktaydı. Toplantının başladığı gün Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelik operasyon da konuya eklenince, olayların Amerika tarafındaki algılanışı iyice merak konusu oldu. Hiç merak ettirmeden söyleyelim, Amerikan tarafında ne 15 Temmuz ne de Cumhuriyet Gazetesi ciddi bir tartışma konusu olmadı.

Yani Batı yakasında değişen bir şey yok

Bizim söz konusu toplantıya katılma nedenimiz ise özellikle tarım konusundaki oturumlardı. ABD ürettiği teknolojiye ister istemez yeni pazarlar arıyor. Anlatılan teknoloji artık traktör seviyesinin çok ilerisinde; “drone” denen uçan robotlarla tarım alanlarının kontrolü, ölçümü, elde edilen verilerin değerlendirilmesi, uydu kontrollü tarım ve genetiği değiştirilmiş ürünler bunların sadece birkaçı. Konu bu şekilde ifade edildiğine elbette ciddi görünüyor. Ancak meseleye bu teknolojinin nerede ve nasıl kullanılabileceğini eklerseniz durum değişiyor. Zira teknolojinin getirisi, ama beri yanda maliyeti de var. Bu maliyet ancak “geniş alanlarda makineleşmiş ve kimyasallaşmış” tarım yaparsanız, attığınız ilacın kurallarına uyarsanız uygulanabilir hale geliyor, “küçük çiftçi işi” değil. Teknoloji, her teknolojide olduğu üzere, başka masrafları da beraberinde getiriyor; cihazın kullanımı, uydu aracılı verinin analizi, malum, bedava olmayacak. Dolayısıyla elinizde bir çapa ve biraz da çaba varken rahatlıkla yürütebildiğiniz tarım, verimi bol ama sürdürülmesi zor bir hal alıyor.

Bu “sürdürülemez olma” durumunu konuşmacılara genel bir soru olarak yönelttik, cevap niyetine “Tanzanya’da mısır tarımının modernizasyonunu” verseler de; tercümesi çiftçilik yapabilen Tanzanyalıların nasıl tarım endüstrisinin işçileri durumuna geldiği idi. Yanıtı veren aksansız İngilizce konuşan bir Fransız’dı (Marie Antoinette’in boşuna giyotine gittiği konusundaki çıkarımı onayladı).

Nitekim oturum sonrası konuşmacılardan biri “benim gibilerin soyunun tükenmekte olduğunu” açık bir dille ifade etti, ben de “hayatta kalmaya çalışıyorum” yanıtını vermek zorunda kaldım. Ama bir köşede konuşmaları sessizce yazıya aktarmakta olan Melinda mesajı çoktan almıştı, toplantıya katılmak sadece bu nedenle bile çok büyük mutluluk yarattı.

ATC’ye yeni bir can lazım

Amerikan mantığı her ne kadar “serbest ticaret ve rekabet” olarak adlandırsa da genişlemeci politikalarını sürdürmek zorunda. İşte burada sorun onlarda değil, muhataplarında. Siz elinizdeki imkanların kıymetini bilmez, herkes kadar bilgisiz ve herkes kadar da tüketmeye eğilimli çiftçinizi eğitmezseniz, elbette onlara tohum, traktör, inek ya da döl satacak birileri bulunur. İşte Amerikan rüyasının anahtarı budur. “Kurucu Babalar”dan devralınan esas miras, düzen, eğitim ya da para değil, artık karşılığı olmayan bir özgüvendir. Hele hele karşısında bizim gibi yetersizlik kompleksiyle donatılmış bir topluluk bulduğunda, bırakın inek, traktör ya da “drone”, rahatlıkla “don” bile satabilir.

Ve sonra toplantıya katılan çekirdek kitle, bütün gece “dost ve müttefik” Amerika için düşündük, ATC düşünesi fena değil, lakin amacını çoktan ticaretin “yumuşak” kollarında eritmiş.

Mesele ülkeler ve kültürler arası ilişkileri (bilimsel ve ticari) geliştirmekse “buraya yeni bir can lazım”.

ATC bir ticari faaliyetse fuarlara katılmalı, ama amaç karşılıklı dinamizmse genç düşüncelere imkan tanımalı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir