Geçen hafta artık pek gazete okunmadığından söz etmiştik, bu hafta da olası gerekçelerini tartışacağız. İnsanlar gazeteleri güncel olayları takip etmek için okurlar. Gazete bu haberleri ortaya çıkarmak ve habere dönüştürmek için genellikle genç gazetecilik bölümü mezunu muhabirler istihdam eder. Muhabirler yazı işleri tarafından bir istihbaratı değerlendirmek için gönderilirler; bazen de büyük hastanelerin acilleri, adliyeler ya da karakollar gibi yoğun yerlerde doğrudan bulundurulurlar. Muhabir bir gazetenin olmazsa olmaz bileşenidir, ama beri yandan da istihdam, yani maliyet demektir.
Günümüzde büyük şehirlerde çok fazla haber kaynağı merkez olduğu için bunların her birine bir muhabir yerleştirilmesi olası değildir. Bu durumda yine günümüzün hediyesi olan masa üstü gazetecilik kavramı ortaya çıkar. Bir haber bir gazete tarafından internet ortamına sunulduğunda diğer gazeteler de “kopyala, takla attır ve yapıştır” usulüyle alıntılama yaparlar. O nedenle gazetelerdeki haberlerin en az yarısı diğer gazeteler ve internet ortamında da bulunan haberlerdir. Aynı haberin veriliyor olması bir gazetenin ayrıcalığını götüren ilk basamaktır.
Demokrasi özgür basın, özgür basın da cesaret ister
İnsanlarda gazetelere karşı kayıtsızlık durumunu yaratan esas özellik ise koşulsuz yanlılıktır. Basın siyaset tarafından her zaman dizginlenmesi ve aynı sesten tını vermesi gereken bir unsur olarak görülmüştür. Oysa basın demokrasi denen yönetim biçiminin olmazsa olmaz bileşenidir, siyasetçiler eleştiriye açık olmalıdır. İşin kuralı olarak gazete haberleri detaylı ya da değil kendi üslubuyla, ama yorum katmadan aktarmalıdır. Olaylar karşısında gazete yönetiminin yorumu ancak ona sayfada ne kadar yer ayırdığıyla ilişkilidir, önemli olan daha büyük başlıkla verilir ve daha fazla yer tutar. Ne var siyaset basına müdahil olduğunda bu durum değişir. Gazete artık yanlıdır; bu öyle bir yanlılıktır ki iktidarı çok daha parlak gösterirken muhalefeti de çok daha olumsuz aktarır. Aynı yanlılık sonucu, yanında yer alınan cephenin övgü odağı olabilecek her eylem ya tersinden aktarılır ya da hiç verilmez.
Bu durumda yandaş gazeteler için her şey çok güzel, muhalif gazeteler içinse her şey çok kötüdür. Böyle bir gazetenin artık okunması gereken özelliği kalmamıştır. Muhalif hep ağlama halindedir, yandaş ise hep başarı öyküsü düzer. Farklı görüşlere yer kalmayınca, haber talep eden okuyucu bu kez teknolojinin olanaklı hale getirdiği Youtube kanallarını haber kaynağı olarak kullanmaya başlar. Nihayetinde her akıllı telefon bir televizyon kanalıdır, izlenmesi mümkün olmayacak kadar çok ve çeşitli Youtube kanalları, hatta canlı yayınları vardır. Nitekim çok iyi kalemler bile tarafsızlıklarını koruma gayretiyle yazdıkları gazetelerden ayrılır ve kendi kanallarını kurar. Buna Instagram gibi diğer mecraları da eklerseniz gazeteler basılı kağıttan öteye geçemezler.
Doğruya doğru diyemeyen kaybeder
Benim sabah gazeteleri internetten okumak saplantım farklı haberler alabilmek değildir, aynı haberin gazetelerde kaç manşet olduğu ya da köşe yazarlarının işlerine gelmeyen durumları nasıl aktardıklarıdır. Bugün ana akımda ister iktidar taraftarı, isterse muhalif hiçbir gazetede, karşı tarafın bir tek olumlu hareketini yazabilen neredeyse kalmamıştır. Sorunun bu boyuta taşınması kuşkusuz okurda da bir bıkkınlık ve güvensizlik, ama beraberinde de kayıtsızlık getirir. Artık siyasi seçimler de tutulan takımların derbi maçlarına dönüşmüştür.
İyi olana iyi, yanlış olana yanlış diyemeyen basın yok olur.