Yeni bir Rönesans mümkün müdür?

Bize anlatılan, Rönesans “yeniden doğuş” demektir. Yani aslında öncesinde de bir doğuş vardır, aradan bir süre geçmiştir ve yeniden doğuş ortaya çıkmıştır. Üstelik bu özellikle doğa bilimlerinin araştırılmasına tahammül edemeyen karanlık çağ denen dönemin sonrasında gerçekleşmiştir. Peki bugün yeniden bir Rönesans mümkün müdür, irdelenmeye değer bir soru gibi durmaktadır.

Sadece bilgi yetmez, esas ilgi gerekir

Günümüz düzeyinin gelmiş geçmişin en iyisi olduğunu düşünmek ancak elektronik tutkunlarına ya da iletişim ağının olanaklarına kendini kaptırmış olanlara ait bir düşüncedir. Google denen bir arama sistemi, sorduğunuz her şeye ne olursa olsun bir sonuç bulabilmekte, sizi mevcut bilgiye eriştirmektedir. Dolayısıyla düz mantık “bütün bilgilerin erişilebilir” olduğunu kabul ederek, aslında Rönesans’ın yaşanmakta olduğunu söyleyecektir (bir öncekindeki erişim yolu matbaanın keşfidir). Google’ın kullanımı da çok yeni değildir, “bilgiye kolay ve sınırsız erişimin hızlı bir yükselme sağlayacağı” beklentisiyle yola çıkılmıştır. Ne var ki aradan geçen en az on yıllık süreçte beklenene erişilememiş, yani Google genel bilimsel birikimde bir sıçrama gerçekleştirememiş, bilgi derinliği değil, yayılımı kuvvetlenmiştir ki ikisi birbirinden farklı kavramlardır. Olası bir Rönesans için bilgiye erişim gereklidir, ama yeterli değildir.

Bu durum tartışmayı ister istemez Rönesans’ın ne olduğu düşüncesine götürür. Rönesans’ı “rasyonalizm, deneysel yaklaşım, istatistiksel anlamlılık ve kanıt” yaklaşımıyla kısıtlı tutanlar ise, yenilenmeyi daha çok “deneysel kanıtlanabilirlik” kavramına indirgerler, en büyük kazancın da bu olduğunu düşünürler. Bilimde deneysellik çok önemlidir, ama tek başına sonsuz olasılıklar denizinden sadece bir olasılığın kanıtlanarak yüceltilmesi elbette yeterli değildir. Dolayısıyla Rönesans yeni bir bilimsel metodolojinin benimsenmesi de değildir. Bugün dahi araştırma alanı sonsuzdur, bunların bilimsel metodolojiyle tek tek sınanması sadece zaman kaybıyla sonuçlanır (CERN deneyi bugüne dek elle tutulur ne vermiştir?)

yks-14-12-2016-084455

Rönesans’ın dinamiği

Oysa Rönesans’ın dinamiği farklıdır. Milat öncesinde de, 16. Yüzyılda ortaya çıkanında da doğanın irdelenmesi esastır, kısaca sıralayalım:

  1. Rönesans mevcut olan bir şeyin fark edilmesi / anlaşılması ile ortaya çıkar. Yani fark edilen şey (suyun kaldırma kuvveti, yer çekimi vb.) zaten vardır, ama anlamlandırılamamıştır.
  2. Konuyla sadece tek bir alan ilgilenmemekte, ortaya çıkarılanlar başta sanat ve felsefe olmak üzere diğer alanlarında temel ilgi alanına dönüşmektedir (anatominin anlaşılmasının resmideki ifadesi, Goethe örneğinde olduğu üzere, şair bildiğimizin esas uğraşısının botanik olması vb.)
  3. Bir önceki Rönesans’ta olduğu üzere, aslında mevcut bilgiler tercüme edilerek yeniden kazanılmıştır (Arapça, Yunanca metinlerin Latinceye kazandırılması vb.).

Dolayısıyla lafı uzatmayalım, bunların gerçekleşmesi için bütün bileşenler aslında zaten mevcuttur, üstelik zamanımızda kolaylaşmıştır. Eksik olan ana faktör insanların bunu yapmaya yönelik ilgisi, bazen de dinamiğin ortaya çıkmasını engelleyen siyasi / dini baskıdır.

O halde Rönesans her zaman mümkündür, özellikle ağır koşulların yaşandığı dönemlerden sonra ortaya çıkmak (doğmak) eğilimindedir.

Lakin beri yandan olaylar bizim dışımızda seyreder, biz genellikle gözlemleyici kalırız, herhangi bir kenarından müdahil olunması bile “kelebek etkisinin” ortaya çıkması için yeterlidir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir