Gazetelerin artık okunmaması, daha doğrusu ciddiye alınmaması basın açısından olumsuz olsa da toplum için daha vahim sonuçlara neden olur. Toplum bir şekilde haberleri almak ister, insanın olan bitenden haberdar olmak isteği doğasının bir parçasıdır. Hiçbir şey olmasa bile, olasılıklar üzerinden düşünmek, konum almak, geleceğe yönelik bir teminattır. Oysa ana haber kaynağı olan gazeteler yanlı tutumları nedeniyle tükenmiştir, iktidarın ya da muhalefetin işine gelmeyen haberler taraf gazetelerince görmezden gelinir ya da kulp takarak verilir. Okur taraflı haberden ne kadar mutluluk ve coşku duyar? Muhtemelen duymaz, işine gelen haberlere sevinir, gelmeyenlere karşı olsa olsa kınama reaksiyonu verir.
Talep olan alanda boşluğun doldurulması ise genel kuraldır. Günümüzde gazetelerin veremediği haber eksiği bir yere kadar sosyal medya tarafından doldurulur. Ancak ne olursa olsun sosyal medya gazetenin yerini tutamaz, çünkü toplumun okuma yetisi de okumaya okumaya körelir. Sosyal medyanın, özellikle X’in (eski twitter) harf kısıtlaması “içeriği az ve öz ver” prensibine mi dayanır bilinmese de, kullanım amacı daha çok gladyatör savaşlarındaki imparatorun infaz ya da af işareti prensibine uyar, yani başparmak aşağı ya da yukarı bakacak biçimde formatlanır.
Sosyal medyanın arena etkisi, ama nereye kadar?
Bu mecra robot hesaplara da açıktır, çoğu kez bir başlık altında esas anlatılmak istenenin ne olduğu anlaşılamadığından X başlığın neden oluştuğu açıklamasını araya sıkıştırmak zorunda kalır. “Akşam twitter yıkıldı” sözünün ben karşılığını göremedim, kullanıcılar yıkılmak sözünden “herkes bunu konuştu” anlamına gelecek bir şeyi ifade eder. Oysa on binlerce gönderi toplandığında farklı içerik sayısı yüzü geçmez, herkes birbirinden alıntı yapar; “şakıma” anlamında kabul ettiğim X bu nedenle haberin ne olduğunu değil, buna gösterilen ilgiyi ortaya koyar. Arena etkisi burada da ağırlıklıdır, maksat görüşlerin kaç kutba ayrıldığının saptanması olduğunda, aslında bu mecra olasılıkla (o da bir yere kadar) araştırma şirketlerinin işine yarar.
Hala haber almak isteyenler için bu durumda yeni medya olarak da anlatılan Youtube ortaya çıkar. Madem gazeteler tükenmiştir, fikrine itimat edilen kişilerin açtığı kanallar hele hele günümüzde herkeste akıllı telefon olduğu varsayıldığında, televizyonun boşalttığı alanı kolaylıkla doldurur. Bu alan kişiye özeldir, zaman zaman canlı yayınlar açılsa da eninde sonunda hepsi kaydedileceğinden istenildiği zaman izlenir. Çoğu genç bireyin artık televizyon seyretmediği dikkate alındığında bu mecranın önemi daha çok artar. Nitekim geçen seçimlerde bir kanal neredeyse eski günlerin “Siyaset Meydanı” seviyesin erişmiş, parti önde gelenlerinin bu kanalda çıkmaları bile başlı başına prestij sayılmıştır. Üstelik bu kanallar özellikle genç nüfusa erişim açısından emsalsizdir. Yaşı elli ve üzeri olanlar Facebook izlerken, apolitik genç kesim Instagram ya da Tik Tok, ama daha fazlasını isteyenler ise Youtube kanallarının müdavimidir. İşin komik yanı ana akım gazeteler bile bir süre sonra sosyal medyasız olunamayacağını anlar, ana haberleri sosyal medya kaynaklarından aktarmaya başlar.
Kurtuluş basının kendini yeniden özgürleştirmesidir
Sonuç olarak, bu tutumunu sürdürdükçe ana akım medya, gazeteler ve televizyonlar yok olmaya mahkum görünür; sosyal medya faaliyetleri de kurtarıcı olmaz. Çözüm patron gazetesi olsalar, yönetimlerle ya da siyasilerle yakın işbirliği yapsalar bile tutumlarını değiştirmeleri ve yanlılıktan kurtulmalarıdır.
Nihayetinde televizyonlar gazinoları nasıl bitirdiyse, sosyal medya kanalları da televizyonları bitirir; bize de hatırlatması düşer.