Bu satırlarda gıda güvenliği, çevre kirliliği gibi günlük hayatımızın içinde önemli yer tutan konulara olabildiğince sık değiniyorum. Günlük yaşamımızda giderek önemli sorun yaratan bir diğer çevre sorunu ise elektromanyetik kirlenme. Zira elektromanyetik alanlar sağlık konusundaki yeterince araştırılmadan günlük kullanım alanına girdi. Ortaya çıktığımız dünyanın doğal şartları içerisinde elektromanyetik kirlilik aslında yok denecek kadar az. Lakin bugünkü yaşamımıza baktığımızda yüksek gerilim hatları, mikrodalga fırınlar, cep telefonları ve son yıllarda kablosuz internet hatları olmak üzere çevremizde çok sayıda ve çeşitlilikte elektromanyetik kirletici var.
Zararları açısından üzerinde en fazla spekülasyon yapılan kirleticiler cep telefonları. Cep telefonları bilindiği üzere 900 ve 1800 MHz bandından yayın yapmaktalar. Bu yayın aralığının insan vücudu üzerine direkt etkileri uzun süreli kullanılmaları durumunda ciltte ısınma etkisi yaratmakta. Ciltte ısınmanın zaman süreci içerisinde yanıklara neden olabildiği kesin olarak bilinmekte. Buna karşılık cep telefonlarının kansere neden olup olmadığı konusundaki verilerimiz ise son derece kısıtlı. Ancak verilerin kısıtlı olması cep telefonlarının kansere neden olmadığı şeklinde yorumlanmamalı. Etken ve kanser gelişimi arasında genellikle uzun bir gizli dönem bulunmakta. Bunun bilinen en önemli örneği sigara ve kanser arasındaki ilişki. Sigara kullanımına başlanması ile birlikte günde bir paket içilmesi durumunda kanser gelişmesi riski 10 yıl içerisinde artmaya başlamakta ve 30 yıl içerisinde göz ardı edilemez boyutlara çıkmakta.
Cep telefonları ülkemizde 1994’te kullanılmaya başlandı yaygın kullanımları ise son on yıl içerisinde gerçekleşti. Bu dönem cep telefonu-kanser arasındaki ilişkinin gösterilmesi açısından yetersiz olmakla birlikte kesinlikle risk olmadığı şeklinde yorumlanamaz. Dahası cep telefonu kullanımı bütün dünya için yeni bir teknoloji, bu nedenle riskin değerlendirilmesi için henüz çok erken. Risk özellikle çocuklar için daha yüksek, zira kafa kemiklerinin kalsiyum içeriği henüz düşük olduğundan manyetik dalganın beyin içine girişi erişkinlerin çok üzerinde. Nitekim son yıllarda cep telefonu ve beyin tümörü ilişkisi konusunda yapılan çalışmalara cep telefonu kullanımının akustik nörinom adı verilen beyin tümörü gelişimi olasılığını iki kat artırdığını ortaya koydu. Amerika Birleşik Devletleri’nde 6213 meme kanseri hastası üzerinde yapılan bir vaka-kontrol çalışması elektromanyetik alanların meme kanseri riskinde artışa neden olduğunu gösterdi. Polonya’da yapılan benzer bir diğer çalışmada elektromanyetik alanlarla ilişkili işlerde çalışıyor olmanın meme kanseri riskini 1.7 kat artırdığı ortaya kondu. Cep telefonları ve kötü huylu beyin tümörü riski konusundaki çalışmalar çelişkili sonuçlar vermekte. İsveç’te 1969-2002 yılları arasını kapsayan değerlendirmede beyin tümörü riskinin genel olarak artmadığı, buna karşılık beş Kuzey Avrupa ülkesinde yapılan değerlendirmede ise hafif bir risk artışıyla ilişkili olabileceği otaya kondu. Cep telefonu ya da telsiz telefon kullanımının beyin kanseri riskinde artışa neden olduğu gösterildi. Buna karşılık tükürük bezi tümörleri, Hodgkin dışı lenf kanseri ve testis tümörleri açısından risk artışı gösterilemedi.
Günlük yaşamımızda karşı karşıya geldiğimiz bir diğer kirletici ise kablosuz internet hatları. Topluma açık alanlardaki internet hatları bir tarafa, giderek evlerimizde de kablosuz internet bağlantılarını kullanır hale geldik. Ortalama bir mekanda bilgisayarın algıladığı kablosuz internet vericisi dördün beşin altına inmiyor. Oysa bu konuda geçtiğimiz yıl yayınlanan bir bilimsel çalışma, Graham/Stetzer filtreleri kullanarak elektromanyetik alanların filtrelenmesi durumunda sağlık koşullarında belirgin düzelme saptandığını ortaya koydu. Bu filtrelerin kullanıldığı bir okulda astım hastası öğrencilerin ilaç kullanımının azaldığı, diyabetik öğrencilerin ise kan şeker düzeylerinin düştüğü ve insülin gereksinimlerinin azaldığı gösterildi. Kanada Üniversitesi, bu verileri dikkate alarak kampus içerisinde “wi-fi” bağlantıların kullanılmasını yasakladı.
Sonuç olarak cep telefonları ve kablosuz internet hatları ve hastalıklar arasındaki ilişki henüz sorgulama aşamasında. Cep telefonlarından etkilenmemek her zaman mümkün olmasa bile, en azından ev ortamında kablosuz bağlantılar yerine standart bağlantıların tercih edilmesi daha akılcı görünmekte. Bir kez daha altını çizerek vurgulayayım, elektromanyetik alanlar insanın öteden beri yaşadığı çevrenin doğal bir unsuru değil. O nedenle genel prensibimiz “ne kadar az o kadar iyi” olmalı, en azından çocuklar için.