(Hannibal Lecter – Ajan Clarice Starling “monologlarının” konumuz versiyonu)
“Çok zaman geçti KG, ama sen hala bizleri kanser eden nedeni soruyorsun. Bir önceki geldiğinde elindeki güzel çantaya tezat ayağında ucuz ayakkabıların vardı. Bugün Prada giyiyorsun ve yazdıkların artık insanların haklarını korumak için değil, sen sanayinin sesi olmuşsun. Onca zor geçen kırılma noktaların mı seni bu kadar değiştirdi, yoksa gururunun mu tutsağısın? Bilmem farkında mısın, artık kimse senden “ona yazarım, görürsünüz gününüzü” diye bahsetmiyor. Zaten sen de onlardan bahsetmiyorsun, G8 zirvesi, “bir daha gitmemek üzere terk ettiğimiz Davos” besliyor daha çok yazılarını. Mozart’ın sokağın sesi olsun diye yazdığı senfoniler şimdilerde “lüküs” filarmoni konserlerinde çalınıyor. İkinci kuşak “çakma” cumhuriyet elitleri doldurur o salonları çoğu kez, hani o önünde, arkanda oturanlar. Ne garip, onlar hiç sokağa çıkmazlar ki hissetsinler Mozart’ın yazdıklarını, “çıplak dağda bir gece” geçirmişlikleri bile yoktur, Asya steplerini ne bilirler ki? Oysa ‘sen onlar değildin, hiç olmadın ve zaten olmamalısın’ KG.
Doğallığını asla yitirme! Hayatın ve hayatının bir anlamı (manası) var elbette. Sütler ve yoğurtlar bunu anlatır. Bebek sadece anne karnında yalıtılmış ve sterildir. Doğumdan sonra dış dünya ile tanışacak, kendini korumayı öğrenecektir. İşte bu tanışma işlemi daha doğum kanalından (vajinadan) çıkarken başlar, bebek annenin vajinasındaki doğal florayı yalayarak vücuduna katar, böylelikle steril bağırsaklarının ilk florası da oluşur. Bunun bir sonraki aşaması ise anne sütünün alınmasıdır. Çünkü “yeni bir senfoni açılmaktadır ve uyumlu (“syn”-phonia) çalınmalıdır”. NTV’de Hakkı Devrim de ballandıra ballandıra anlattı ya, annenin salgıladığı sütün ilk kısmı (kolostrum) bunun en özellikli başlangıcıdır. İşte bu yüzden anne sütüyle beslenen çocukların sonraki yaşamları, alamayanlara göre çok daha sağlıklıdır. Çünkü süt besleyici öğelerin dışında vücuda fizyolojik etkisi bulunan pek çok molekül taşır ve bunlar doğrudan vücuda alınır, amino asidine falan parçalanmaz. Örneğin kazeinden olma beta-casomorphin-7 sindirim sistemi örtüsünün (mukus tabakası) oluşturulmasını uyarır (1). Aynı şey (sütün fermente biçimi olan) yoğurtta da vardır. Kazein midede tamamen özgül bir şekilde kesilip, biçilir, vücuda bir bütün olarak emilir (2) ve “düzenler” şekeri bile (3). Senfoni böyle seslendirilir, kimyasallar vücuda temas etmeden geçer, gider. İşte ekşimeyen homojenize yoğurtlar ve UHT sütlerde bu özellikler biter. Halbuki benim gerçekten çok sevgili süt endüstrim yoğurdu da düz bir amino asit ve kalsiyum kaynağı sanır. Batı biliminin “besleme” danışmanlarının açıklaması ancak bu kadarla kalır. İşte bu “yaşamın gizi, hayatın anlamıdır” KG, ben sözümü tutuyorum, sana onu veriyorum. Ama onu sadece Doğu’nun ışığıyla görebilirsin, ‘vukuf-ı kalbi’ gerekir, İbn Arabi’yi okumalı, Tirmizi’yi bilmelisin.
Çünkü insanda milyonlarca proteine karşılık sadece 23-25.000 gen var. Belli ki sistem “tak-çıkar” mantığıyla çalışmıyor, emme-basma tulumba değil bu, genler-arası (cross-gene) değil, türler-arası (cross-species) sohbet var (4). Yani Nuh’tan hayvanları alması onları kurtarması için istenmedi, Nuh onlarsız zaten yaşayamazdı KG. Sen bakma evrimcilerin her türlü durum için salladıkları “bu şekilde kendine bir üstünlük sağlamış olabilir” palavralarına, o onların dönekliklerinin nişanesidir. Aynı evrimciler GDO’lara sessiz kalıyorlarsa, aslında kendilerine bir nevi “yeni tanrı” pozisyonunu biçtiklerinden bile değil, paraya ve şöhrete tedavül edilmiş kolaycılıklarındandır. Çünkü insanlar döner KG (DÜNYA 23.6.2010, Kayıp dördüncü kural: “İnsanlar döner!”). İşte bak çevrene, zamanın Marksistleri değil midir bugün kapitalin bekçileri olan, en önce onlar döndüler (*).
Oysa biz büyük bir ülke ve derin bir kültürüz KG. İşte rahmetli Dr. Isaac Carasso’nun yoğurdu ta Selanik’ten kalkıp, İspanya ve Fransa’da eczanelerde “şifa niyetine” satmaya başlamasının nedeni de da buydu. Güzel günlerdi onlar, biz cumhuriyeti yeni kurmuştuk, Samuel Saporta genç bir delikanlıydı. Vehbi Bey, Mösyö Vitali; Nejat Bey vardı. Hacı Ömer Kayseri’den Adana’ya “yürümüştü, Sakıp Bey daha küçücüktü. Carasso dünyanın en büyüklerinden Danone’u kurdu oğlunun adı şerefine. İkinci değil, ama üçüncü kuşak haris çıktı, oysa onlar okusunlar diye sadece, Amerika’ya yollanmışlardı. ‘İmrendiler’, tek dertleri daha çok kazanmak oldu, kapitalin gücünü kendi yarattıkları akredite bilim safsatasının bağırsak muhteviyatına (içeriğine) bulayıp “muktesebat” dediler. Steril endüstrinin “uzun ömürlü” şifasız gıdalarını bizlere yedirttiler. Aslında olan ve biten son 30 yılın hazin bir özetidir. Muz cumhuriyetlerine layık bir darbe, sadece insanları süpürmekle kalmadı, emperyalist bir endüstri işgaline kapı açtı. İşte o kapıdan akar cerahat; Avrupa Birliği muktesebatı, endüstriyel tröstlerin yerel küçük üreticiyi “steril etmek” gayesiyle uydurdukları “mikrop” safsataları…
Beni burada Doğu’da yüksek bir kulede tutuyorlar KG, Beyazıt Kulesi, aslında bir minaredir, altın külahı bir yıldırımla yanmış. İşte ben burada kedilerimin arkadaşı, ama kendi yalnızlığımın yoldaşıyım. Çok zaman geçti, görüyorum hala bulamamışlar insanlar kanser yapan nedeni, ama “pek güzel alışmışlar”, meme tümörü partileri patlatmalarından belli. Oysa bilirim içlerinde derin kırılmalar yaşarlar, para ile esnemez bu kırılmalar. Sen yine de sükut et, nevaleyi Levent Çarşı’dan almaya devam et. Lakin ben yeminliyim dönemem, çoluğu çocuğu terk edemem. Çok geçmez kaçacağım, halka karışacağım. Tabağımda bu kez dönekler olacak ve satın aldıkları bilim; Chianti şarabıyla değil, sütle yenecek şölen yemeklerim. Ve dinecek beynimdeki canhıraş ağlamalar, sokakların ıssızlığı, babaların işsizliği. İşte o hepsi, kuzuların sessizliği… ”.
Mutlu yıllar Sevgili Meral Tamer, mutlu yıllar kadim dostum Khirim Ghore (diyaloglar için ayrıca teşekkür ederim), ve mutlu yıllar benim güzel ve yalnız ülkem!
1. Zoghbi S, Trompette A, Claustre J, El Homsi M, Garzon J, Jourdan G, Scoazec JY, Plaisancie P. Beta-casomorphin-7 regulates the secretion and expression of gastrointestinal mucins through a mu-opioid pathway. Am J. Physiol Gastrointest Liver Physiol 2006; 290: G1105-13.
2. Chabance B, Marteau P, Rambaud JC, Migliore-Samour D, Boynard M, Perrotin P, Guillet R, Jolies P, Fiat AM. Casein peptide release and passage to the blood in humans during digestion of milk and yogurt. Biochimie 1998; 80: 155-65.
3. Mozaffarian D, Cao H, King IB, Lemaitre RN, Song X, Siscovick DS, Hotamisligil GS. Trans-palmitoleic acid, metabolic risk factors, and new-onset diabetes in U.S. Adults: a cohort study. Ann Intern Med. 2010 Dec 21;153(12):790-9.
4. Franscini N, El Gadaily A, Matthey U, Franitza S, Sy MN, Bürkle A, Groshup M, Braun U, Zahn R. Prion protein in milk. PLoS ONE 2006; 1: e71.
(*) Ekşimemenin açıklaması konusunda Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sevgili Selim Çetiner de Meral Tamer’e bir e-posta yollamış, o da Aşkolsun Kanser’in arkasına eklemiş (sayfa 284). “Siz kerameti kendinden menkul uzmanın açıklamalarına bakmayın, süt endüstrisi bunları önce steril edip, sonra dengeli mayalıyor” diyor. Bu açıklamadaki “kerameti kendinden menkul” taçlandırmasının mealini size bırakıyorum, ancak Prof. Dr. Selim Çetiner benim dostumdur, GDO konusunda karşılıklı cephelerde yer alsak da, yılda iki kez oturup yemek yeriz. Belli ki “Temel mantığı” derken, ‘T’yi tiye almak için değil de yanlışlıkla büyük yazmış. Yoksa ekşimeme meselesinin Mechnikov fermantasyon yolağına enerjinin en alt basamaktan geri aktarılması nedeniyle doğa dışı moleküller oluşmasına bağlı olduğunu kendi ağzımla açıkladım.