İnsan vücudunun mevsim değişikliğine hazırlanması

Mevsimlerin doğada ne kadar ciddi değişiklikler yarattığı tarımsal faaliyet nedeniyle çok iyi bilinmektedir. Çiçekler genellikle ilkbaharda açar, ana hasat sonbaharda gerçekleştirilir. Benzer döngü hayvanların çiftleşme ve doğurma ritimleri için de geçerlidir, yavruların çoğu kışı geçirecek kadar gelişmiş aşamaya erişirler. Beslenme biçiminin şehirlerde yaşayan hayvanlar için giderek hazır mamaya dönüşmesinin etkileri de açıktır. Örneğin martta kızışması gereken kediler günümüzde mevsim ayrımı olmaksızın dört batın doğurur hale gelmiştir. Benzer gözlem şehirleri mekan tutan kediler ve köpekler için sokağa bırakılan kuru mamalardan nasiplenen kargalar için de değişiklikle sonuçlanır. Herkesin çevresinde gözlemlediği bu değişimin insanlar da karşılık bulması aslında şaşırtıcı olmamalıdır. Ne var ki bilimsel literatüre baktığınızda hastalıkların mevsimlere göre değişimlerinin nedense pek dikkate alınmadığı görülür. Mevsimlerin insan vücudunda nasıl bir değişikliğe neden olduğu bugüne kadar hiç araştırılmamıştır. Romatizma hastalıklarının bile hava durumunda bu kadar açık etkilendiği binlerce yıldır bilinse de, çok keskin kayıt tutabilen günümüz tıbbı, insan, mevsim ve ortam ilişkisini pek sorgulamaz.

Kışın değişen bakterilerimiz için ek probiyotikler ve prebiyotikler

Oysa sonbahardan kışa geçiş aslında bütün canlıları etkiler, biz farkına varmasak da, mikrobiyota dediğimiz yararlı mikrop örtümüz kışa uygun değişiklik gösterecektir. Biz bu mikroorganizmaların sağlıklı kalmaları için gereken kaynaklara prebiyotik adını veriyoruz, ama zaman zaman eksilenleri yerine koymak amacıyla doğrudan “probiyotik” olarak alınmaları da gerekir. Gerçek probiyotiklerin en kolay kaynağı aslında yoğurt, tuşu ya da sirke gibi farklı yöntemlerle yoğunlaştırılmış biçimleridir. Salatalık ya da lahana tek başlarına çok yoğun probiyotik özellik göstermez, ama sistemin içine tuz koyup da turşuya dönüşmesini sağlarsanız içeriklerindeki probiyotik bakterileri artırırsınız. İmkanı olanlar şimdiden evde kurabilirler, mümkün değilse o zaman şehrin tarihi turşucularını biraz sık ziyaret etmekte faydalar var.

Takviye almaya gerek var mı?

Ve gelelim her zaman yer bulan standart soruya; sonbahar ve kışın nispeten çetin şartlarına, kapalı mekanların daha yoğun kullanımına binaen gıda takviyesi almamızda fayda var mı? Yukarıdaki önerileri layıkıyla yerine getiremiyorsak sorunun cevabı “evet” olacaktır. İster bal, ister zencefil ya da tarçın; fenoik bileşiklerden zengin aronia ya da kızılcık (cranberry), hatta işi daha fazla garantiye almak için propolis olsun, bu takviyeler mevsim değişikliğini hastalanmadan atlatmanızı kolaylaştıracaktır. Ne yazık ki bütün gereksinimleri tek başına karşılayan sihirli bir seçenek yoktur, dolayısıyla bir süre ondan bir süre diğerinden yaklaşımı en makul yoldur. İnsan vücudu kısıtlı da olsa çoğu gereksinimi aylar boyu yetecek kadar depolayabilir. Bu durumda “hangi marka?” diye soranlarınız da olabilir, kesin bir yanıtı bulunmamaktadır, ama uzun süredir hizmet verebilenler ister istemez daha fazla güven telkin eder, lütfen eczacınıza sorunuz.

Geçen yılı çetin geçirdik, ama bu sonbahar işler yolunda görünüyor. Bize düşen gardırobumuza gösterdiğimiz özeni kilerden de esirgememek. İster derin dondurucu alın, ister köyden getirtin; sağlıklı bir kış için şimdiden hazırlık yapın…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir