Akademik konforun zırhı rütbe yükseldikçe kalınlaşır, profesörlük aşamasına gelindiğinde bunun değil delinmek, çizilmesi dahi çok zordur. Oysa bu konfor hayatın diğer alanlarında pek bulunmaz. Diyelim ki iş insanısınız, risk almanız durumunda batma olasılığı yükselir, risk almazsanız serbest piyasada geride kalma olasılığınız vardır. Diyelim ki sanatçısınız, ne kadar iyi olursanız olun sizden sonra gelenler yeni yüzler olur, jübile yapıp zirvedeyken bırakırsınız, sonrası nostalji gecelerine dönüşür. Ya da çok iyi bir sporcusunuz ve üst üste şampiyonluklar aldınız, ilelebet şampiyon kalmanız mümkün değildir, takım oyunu bile olsa er geç geride bırakılırsınız.
Oysa akademik yaşamda vardığınız nokta yaştan emeklilik ya da ömrünüz ile sınırlıdır. Bu konumun hayatın diğer alanların olan farkı, kürsünüzde sizden sonra gelecekleri belirleme yetkisinin de bir yere kadar size sunulmuş olmasıdır. Eğer bir konumu hak etmeden almışsanız önünüzde iki yol kalır. İlki, sizden sonra alınacakları zayıf olanlardan seçersiniz, bu sizin konumunuzu korur, ama beri yandan mesleğe ihanetin bedeli olarak kurumu zayıflatır. Bu coğrafyanın akademilerinin Batılı emsallerine göre zayıf olmalarının nedeni genellikle bu “arkasını sağlama alma” kolaycılığıdır. Bütün yetersizliğe rağmen pozisyonu korumak isteyen daha küçük bir kesim ise kurumun gücünü işleri idare-i maslahat olan dernekler ve odalara tevcih ederler. Davranış modelinin açıklaması her ne kadar “demokrasi” olarak adlandırılsa da, derneklerin organize ve vasat bürokrasi birimlerine dönüşmeleri kaçınılmazdır, zamanı gelince önce onlar ayağınıza dolanır.
Sosyal tıbbın kurucusu
İşte “zırhın delinmesi” aşaması bu durumda ortaya çıkar, bu kez bakış açısının toptan değiştirilmesi aşamasına gelinir. Tıp tarihinde bakış açısı değişikliğine neden olan örneklerden biri Rudolf Virchow’dur, tam da bugün doğumunun (13 Ekim 1821) 200. yıldönümünü kutluyoruz. Virchow dönemin Prusya’sında fakir bir ailenin çocuğu olarak doğar, ancak çok çalışkan ve yetenekli olduğundan burslu olarak askeri tıp akademisine kabul edilir. Yaşadığı dönem mikroskopun keşfinin hemen arifesidir, Virchow da çalışmalarını patolojik anatomiye yönlendirir ve günümüzde patoloji olarak adlandırılan mikroskopla tanı sistemini kurar. Ondan öncesinde hastalıkların kesin tanıları bilinmemektedir, ama Virchow adli tıptan tümör tanısında kadar pek çok durumun hücresel inceleme ile daha doğru adlandırılabileceğini gösterir.
Bununla birlikte Virchow özellikle bulaşıcı hastalıkların aslında mikrobik etkenlerden ziyade sosyal bir sorun olduğunu kabul eder, mesele tedavi etmek değil eğitim ve ortam koşullarının iyileştirilmesidir. O zamanlar Yukarı Silezya’da (günümüz Polonya’sının bir bölümü) yaygın olan tifüs sorununun incelenmesiyle görevlendirilir ve raporuyla bunu teyit eder. Ne var ki dönem aynı zamanda Alman Birliğinin kurulma aşaması olduğundan Otto von Bismarck ile ters düşer; hatta aralarında sosis düellosu olarak adlandırılan bir durum rivayet edilir. Bismarck Virchow’u düelloya davet eder, “silah seçme hakkı bende olur” diyen Virchow biri parazitle dolu iki sosisi yemeyi önerdiğinde hasmı isteğinden vazgeçer.
Zırh onun var olmasını isteyenlerin yanılsamasıdır
Virchow’un öğretisi ve onu taşıyan öğrencileri tıp eğitiminden, sosyal tıbba varan pek çok reformu başarır. Sir William Osler tıp eğitimini hastanın başucuna dek genişletirken, üç arkadaşıyla birlikte Johns Hopkins Hastanesi’ni kurarlar. Bir diğer öğrencisi Max Westenhöfer ise Şili’de sosyal tıp kavramını oturtur, onun öğrencisi olan Salvador Alliende ise sonu darbeyle bitecek sosyalizasyon sürecinin başlatır.
Sonuç olarak aslında dünyada delinmez bir akademik zırh henüz yapılmamıştır, zırh onun var olmasını isteyenlerin yanılsamasıdır.