Hakikat

Tarih olarak adlandırılan mevhum bir yere kadar onu biçimlendirenlerin iradesiyle yazılır. Savaşlar galiplerin, buluşlar ticari uygulama bulanların, ilerlemeler ortada bir yerlerde kalanların kurgusuyla tarihe dönüşür. Büyük yokluklar akla gelmeyen çözümlerin, olanaksız olanlar birden bire gerçekleşen mucizelerin, toplumsal yozlaşmalar çoğu kez peygamberlerin, külli tehditlerse kahramanlıkların tarihini yaratır.

Tarih bu nedenle başlangıçta öngörülemeyen süreçlerin hikayesidir. Olayın bize anlatılan ve hikayeyle süslenen sonrası oluşma anında öngörülemez. Olaylar akışını tamamlayıp en azından bir sonraki aşamaya geldiğinde ise birileri tarafından kahramanlık ya da başarı öyküsüne dönüştürülmesi aslında kolaydır. Üstelik elde edilen kazanım çok köklü değişikliklerle taçlandırılmışsa zaten kendi resmi tarihini oluşturmaya adaydır. Şaşırtıcı da olmamalıdır, her resmi tarih kendi geçmişini yüceltir, her ortalama başarı bile dilden dile anlatılmak için kendi kahramanlık hikayelerini yaratır.

Lakin ne yaparsanız yapın tarihin bir de kendi süzgeci vardır, doğrudan anlatılanları değerlendirir ve işgüzarların ekledikleri süslemelerini eler. Bu taraftan baktığınızda tarihin kendisi ve anlattığı hikaye de zamanın etkisinden kurtulamaz. Zaman resmigeçit usulü akan düzenli birliklerin ihtişamını öyküden çıkarır, top atışlarıyla yıkılan surların gediklerini taş be taş yeniden örer; heyecan ve coşku yaratan konuşmalar da çağın değişikliklerine yenik düşer. “Benim için küçük, ama insanlık için büyük bir adım” uzayın derinliklerine erişildikçe küçülen noktadan fazlası olmaz.

Tarih kurgu açısından mükemmel hikayeleri, gösteri olarak son derece cafcaflı aktarımları, tipleme olarak en sıra dışı kişilikleri bile zaman içerisinde aşındıra aşındıra sıradanlaştırabilir. Üstelik her tarihin kendi alıcısı da vardır, sübjektif bütün kurgular zaman içinde bir diğerinin alıcısının aşındırıcı etkisiyle silikleşir.

Peki, her şey mi hikaye, bütün bu anlattıklarımızdan muaf olan bir tarih hiç mi olamaz?

Elbette olur, ama onun adı artık tarih değildir. Yazanın algısı, zamanın aşındırması, insanların kaldıramaması ve toplumun unutmakla malul olmasına rağmen hala kalan…

Uzun uzun betimlenmesi gerekmeyen…

Sadece ve sadece hakikat.

Çünkü hakikat hikaye edilenin gerçekle örtüşmüş biçimidir.

Son derece nadirdir.

Ama asla unutulmaz, sonsuza dek yaşar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir