Zenginlik ve fakirlik kavramları bizim algımızda belli bir şablon oluşturuyor görünse de aslında izafidir. Üstelik şablonlar da pek çok kavram gibi kişinin kendisi tarafından değil, içinde yaşadığı ortam tarafından kurulur. Zengin denilince bu coğrafyanın algısında ortalamanın üstünde erişilebilecek pek çok şeye sahip olan kişi anlaşılır; özet ifadesi ortalamanın üstünde bir ev, ortalama yazlık, bir araba ve yüne ortalamanın üstünde aylık gelirdir. Buna karşılık yaşanan ev lüks sınıfına girer, yazlık olmasa bile istenen yere istenildiği zaman seyahat edilebilir, gerçekten pahalı sarf malzemelerine harcama yapabilecek bir gelir ve yaşam tarzı söz konusu olursa bu kez çok zengin nitelendirmesi yapılır. Belli yaşın üstündekilerin zenginlik anlayışına aslında Yeşilçam’ın ciddi katkısı vardır; yemekte tavuk yenebiliyorsa, arabanın üstü açıksa, oturulan ev de bahçeli ve müstakilse çok zengin tanımlaması fabrikatörlükle karşılanır.
Algıdan kaça görecelilik hali
Evde yiyecek olarak sadece ekmek ve zeytin tüketebilen birine göre, yemekte rosto zenginlikken, etli kuru fasulye de zenginliktir. Benzer örnek yaşam şartları için de geçelidir. Kendi halinde mütevazı bir göz eve göre geniş bir apartman dairesi, ama buna göre de bahçe içinde villa daha zengin bir görüntü oluşturur. Bir durum bir diğerinden daha üstün görünse de para karşılığında elde edilebilecek zenginliğin sınırı bulunmaktadır. Kıyafette en pahalının ötesi sadece bezeme ile (taşla süslü), yiyecekte nadir bulunanla, konaklamada ise hem lüks hem de merkezde olanla sınırlıdır. Bunların ötesine geçen zenginlik durumu üstüne bir şey koymayacağı gibi, kavram olarak tanımsızdır. Yani adada malikane ya da özel jet sahibi olunması zenginlik-fakirlik karşılaştırmasının muhatabı olamayan ayrı bir durumdur.
Bu örneklere karşılık görece zengin ya da fakir olsun, her ikisinin de sahip olabileceği ya da olamayacağı durumlar da mevcuttur. Para mutluluk için kolaylaştırıcı bir etken olabilir, ama olmazsa olmaz şartı değildir, hatta olumsuz da etkileyebilir. Zaman herkes için benzer işler, olanaklarınız ne olursa olsun satın alınamayan bir diğer değişkendir. Aynı şey temel sağlıklılık hali için de geçerlidir, olanakların ötesinde hastalık hali her insanın başına musallat olabilir. Böyle bakınca temel kıstasların aslında herkes için geçerli olduğu sonucu çıkarılır. Bazıları imkanları olanların her şeyi daha kolay ve konforlu elde edebileceklerini düşünseler de, temel kıstaslar ortalama koşullarda pek seçicilik göstermez.
Hür olmanın getirdiği üretkenlik
Peki nereye varmak istiyoruz? Aslında basit, insan mevcut halinden duyduğu memnuniyeti, yaşadığı toplumun belirlediği normlara endekslemezse aslında rahattır, önüne daha büyük bir iç huzuruyla bakabilir, düşünsel anlamda çok daha üretken hale de gelebilir. Bugüne dek rahat koşullarda yaşadığı için sıra dışı yaratıcılık sergileyene pek rastlanmamıştır, ama dünya daha çok görece fakirlikten gelenlerin azmiyle biçimlenmiştir. Oysa bunun tam tersi, dünya hep daha çoğuna sahip olmayı isteyenlerin hırsıyla da tükenmiştir.