Başbakan Recep Tayip Erdoğan ve AKP gündemi Anayasa, türban ve referanduma kilitleyeli beri, terör örgütü PKK’nın eylemlerinde paralel ve ısrarlı bir artış görüyoruz. Kuşkusuz her iki olgu birbiriyle doğrudan ilişkili değiller, ancak Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren sorunlar (ki bunların başında PKK terörü gelmektedir) konusundaki duyarlılığımızın azalması, karşı koymak konusundaki karar ve becerimizi de olumsuz etkiliyor. Artarda gelen şehit haberleri ulusal gündemimizi cenazelerin kaldırılmasından sonrasında daha fazla meşgul edemiyor. Televizyon kanalları magazin programı Başbakan’ın söylemi akla zarar verecek kadar standart; “terörü lanetliyoruz, bu saldırılar kararlılığımızı daha da artırdı”. Hangi kararlılık? Türbanın yasalaşması konusundaki kararlılık mı, yoksa kimin ne olduğunu hala bilmediği referandumun kararlılığı mı?
Oysa gelişmeler son derece somut, PKK artık gerillavari hareket eden bir terörist örgüt olmaktan çıkıp, planlı ve düzenli saldırıda bulunabilecek harekat yapısını kazanmakta. Basına yansıyan çok daha fazlasıyla karşı karşıya olduğumuz gerçeğiyle giderek daha fazla yüzleşmeye başladık. Son saldırının çok daha ağır sonuçları olduğu, bunun kamuoyuna yansıtılmadığı şeklindeki yorumlar (sadece Diyarbakır Askeri Hastanesine 30 tabut getirildiğini) fısıldıyor. Bu kadarını açıklamaya kimsenin yüzü tutmaz ya!
Peki Başbakan ve AKP Hükümeti ne yapıyor? Türbanın yasallaşması, ısmarlama Anayasa’nın fazla tartışmaya mahal kalmadan yürürlüğe girmesi dışındaki sorunlar konusunda ne gibi bir politika izliyor? Kuzey Irak’ta dayatılan Kürt devleti, ABD Senatosu’ndan geçmek üzere olan sözde soykırım iddiaları, hala daha süren ciddi kuraklık tehdidi ve giderek artan PKK terörü gündemlerinin neresinde? Hani asıl ve alternatif politikalar, hani lobi faaliyetleri, hani çözüm önerileri? Ankara cephesinde değişen bir şey yok. Eh malum aylardan Ramazan, sabahın erken saatlerinde akşamki iftara odaklanmış dimağlar, karnını doyurmayı düşünmek dışında ne yapabilir? İftar vakti boşalan sokaklar kadar ıssız Başbakanlığın önü, Metro girişlerindeki güvenlik oruç açmaya çekilmiş, çanta arayan bile yok.
Doğru, AKP cemaatinin işi bu dünyayla değil öte tarafla, nasıl olsa iftar çadırlarıyla dağıtılan kumanya bu milletin karnını doyurmaya, sesini kesmeye muktedir. Yardım derneklerinin işleri tıkırında, topyekun bir kalkınma değil, göstermelik Ramazan paketleri ya esas olan, güneşi doğurmak yerine denizi fenerle aydınlatmak kolaycılığı; sadece ışığın düştüğü yeri görecek gözler, alıp başını giden sefaleti görmese daha iyi değil mi? Herkes oruçlu, herkesin gözü iftarda. Bütün hedefin türbana kilitlendiği bir ortamda beyinler durmuş. Ana muhalefet çoktandır yattığı “on yıl uykusundan” uyanmadı, yavru muhalefet “ya sev ya terk et” sığlığında politikalarla olsa olsa basın açıklaması yayınlar.
Sorunun bir de diğer yanı var ki onu henüz bilinç düzeyine taşıyan insan sayısı fazla değil. PKK Batı ülkelerinde giderek terör örgütü olarak değil, “ayrılıkçı örgüt, özgürlükçü gerillalar” olarak tanımlanır hale geldi. Hani biraz daha cüretkar olsalar açık açık Kürt vatanseverler, Kürt milliyetçileri diyecekler. Bunun durumun nedeni PKK’nın yaptırdığı halkla ilişkiler çalışmaları değil elbette. Türkiye’nin sorununu yeterince açık anlatamamış olması. Bu duruma bir de Amerika ve Avrupa’nın bize pek fazla sempatiyle bakmadığını da eklerseniz, konunun vahameti daha iyi anlaşılacaktır.
“Lanet olsun teröre, Türkiye büyük bir ülke ve kararlılığımız giderek artıyor. Bunlar PKK’nın can çekişmeleridir.” Bizim bu beylik laflara karnımız tok, eli kolu bağlı olmasa terörü tükürükle boğmaya muktedir askerin bile “siyasal ve ekonomik destek” aradığı bu ortamda, AKP Hükümeti hangi akılcıl planı öneriyor? Eh malum önümüzde bayram var, herkes oruçlu, herkesin gözü iftarda, muhalefet zaten simge olarak mevcut. Üç buçuk günlük tatil, ne hoş bir kutlama!