Ülkemizde insan dokularında ve çevreden alınan örneklerde yapılan tarım ilacı kalıntısı analizi sonuçlarını geçtiğimiz hafta yazmıştık. Bu analiz sonuçları “varsayım” değil, doğrudan durum saptaması, hem de bilimsel durum saptamasıdır. Böylelikle sık sık duyduğumuz “portakallar Rusya’dan döndü, Ukrayna domatesleri geri yolladı” şeklindeki haberler ciddi bir mesnet kazanıyor, bilerek ya da bilmeyerek, öyle ya da böyle zehirleniyoruz.
Yazımız üzerine Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşarı Sayın Vedat Mirmahmutoğulları aradı, her bir söylediğini not ettik. Doğrusunu isterseniz Mirmahmutoğulları da tarım ilaçları konusundaki görüşlerimize katılıyor ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın odaklandığı en önemli noktanın “güvenli gıda” olduğunu vurguluyor. Mirmahmutoğullarının verdiği bilgilere göre, ülkemizdeki yaklaşık 6000 zirai ilaç bayiinin 2117’si sadece okur-yazar ya da ilkokul düzeyinde eğitime sahip. Beşeri eczacılar eğitimlerini 5 yılda tamamlarken, zirai eczacıların oluşturdukları riskin on kat daha fazla olmasına karşılık eğitimleri yetersiz görünüyor. Bakanlık bunun üzerine ziraat mühendislerinden yeterlilik istemiş, ancak Ziraat Mühendisleri Odası’nın eleştirilerine hedef olmuş. Reçetesiz ilaç alım satımını engellemek amacıyla 9000 kişi eğitilmiş, sertifikalı tarım müşavirliği kurulmuş, kurslar verilmiş. Çiftçiye de “sözleşmeli tarım” imzalaması durumunda yeminli tarım müşavirlerinin maaşlarının bir kısmını verecekleri söylenmiş, 5000 kişiye sertifika verilmesi hedeflenmiş ve 30 trilyon bütçe ayrılmış. Kullanılan 5000 ilaç içerisinden, yasaklanmış 127’si saptanmış, ithalatı durdurulmuş. Tarlalarının büyük bölümünün parçalı olmasına rağmen, havadan ilaçlama yasaklanmış, yerden ilaçlama başlatılmış, pulverizörler (tozlaştırıcı) yerleştirilmiş. Bunun sonucunda 901 ton süne ilacı kullanılırken, 183 tona, sebzede 59.000 ton ilaç kullanılırken, 37.000 tona indirilmiş; ürün 38.5 milyon tondan 43 milyon tona çıkmış. Yeminli gıda kontrolörlüğü başlatılmış, 1500 olan kontrolör sayısı 5000’e çıkartılmış. Alo Gıda 174 hattı kurulmuş, 39.000 başvurunun 37.000’i sonuçlandırılmış. Cezai müeyyideler artırılmış ama, Anayasa’nın 26, 38 ve 40. maddeleri nedeniyle bunların açıklanması mahkeme kararı gerektirmekteymiş. Müsteşar Sayın Mirmahmutoğullları geçen hafta kamuoyuna yansıyan “üç mamada kurşuna rastlandığı” haberinin de doğru olmadığını bir kez daha vurguladı.
İyi niyet ve gayret sonucu kurtarmıyor!
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğullarına duyarlılığından ötürü teşekkür ediyoruz. Ne var ki durum bu kez farklı, çünkü geçen hafta sunduğumuz “ülkemizden yapılmış” araştırmalar, geçtiğimiz 20-25 yıl içerisindeki tarım ilacı kontrolünün tamamen yetersiz olduğunu gösteriyor. Üniversiteye hazırlanırken bir geometri hocamız vardı, soruların çözümleri konusunda sık sık tartışmaya tutuşurduk. Bize derdi ki, “Hatice’ye değil, neticeye bakın!” Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın gıda denetimleri konusundaki bütün çabaları (hangi tarım ilaçlarını analiz ettiklerini bilmesek bile) bu anlamda “Hatice’dir”, geçen hafta kaynak göstererek anlattığımız bütün araştırma sonuçları ise “netice!” Sağlıklı ürün yetiştiremediğimiz gibi, denetimini de yapamıyoruz. Yani bakanlığın iyi niyetli gayretleri Temmuz 2010 itibarıyla yerine varmamış görünmüyor, “iyi niyet ve gayret” sonucu kurtarmıyor!
Tarım havzalarında kanser sıklığı artıyor
İster cehalet deyin, ister kazanç hırsı, bu sonucun sağlık açısından karşılığı başta kanser olmak üzere daha fazla hastalık yüküdür. Nitekim bu veriler yaklaşık iki ay önce TBMM Kanser Araştırma Komisyonu kuruluş toplantısında, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Bölümü tarafından da açıkça doğrulandı: “Bölüme başvuran lenfoma ve multiple miyelom hastalarının (kemik iliği ve bağışıklık sistemi kanserleri) hemen hemen bütünü Türkiye’nin önemli tarım merkezlerinden biri olan Kumluca bölgesinden gelmekte”. Çiftçi çabalamak (çapalamak) istemiyor, artık ota da ilaç kullanıyor. Bilgi eksiğini tamamlaması beklenen ziraat mühendisleri ise (aynen doktorların çoğu gibi) mesleklerinin gereğini yeterince yerine getirir görünmemekte. Bu konuda görüş aldığımız çiftçi dostlarımız “ziraat mühendislerinin tarım ilacı satıcılarıyla ortak çalıştıkları” şeklinde dehşet verici iddialarda bulunmakta.
Daha önce de dile getirdik, günümüz bilimi gerçeği kavramakta zorlanıyor, sadece ilişkilendirme ve risk analizi ile yetiniyor. Ancak “güvenli gıda” ilkesine sahip çıkmadığımız sürece risk analizi yapmak, tozu halının altına süpürmekten öte değil.