Dr. Mehmet Öz nerede hata yaptı?

Referandumu bir tarafa bırakırsanız, geçen haftanın en çok popüler konusu kuşkusuz Dr. Mehmet Öz’ün “kanser şüphesi” nedeniyle yaşadığı düş kırıklığı idi. Konunun ne kadar reklam boyutu taşıdığını elbette bilemiyoruz, ancak “bir sonraki kontrolün üç ay sonra yapılacağını” dikkate alırsanız, en azından ciddi bir sorun yaşanmadığını söylemek mümkün görünüyor. Ne var ki öyle ya da böyle sağlıklı yaşamak kaygısını saplantı haline getirmiş lan bir kesimin derin bir güven sarsıntısı yaşadığı kesin.

Sağlıklı yaşamak kuşkusuz uzun ve sağlıklı bir ömür için doğru seçimmiş gibi görünüyor. Gazetelerin her gün sayfa sayfa yer verdiği genel önlemleri almak, makul düzeyde spor yapmak, sigara ve aşırı alkolden uzak durmak, taze sebze ve meyveden zengin bir diyet sağlıklı bir yaşamın da anahtarları. Ne var ki bu kavramların özellikle “sağlıklı beslenme” boyutunda iş bir miktar çıkmaza giriyor. Bu konudaki öneriler doğru, ancak taze sebze ve meyve başta olmak üzere, tüketilen gıdaların gerçekten sağlıklı olup olmadığını en azından bizim ülkemizde hiç kimse bilmiyor. Geçen haftalarda uzun uzun anlattık, ülkemizden yapılan doku ve anne sütü analizleri, çevreden alınan örnekler, özellikle tarım ilaçları konusunda ciddi bir sorun yaşadığımız ortaya koyuyor. Bitki büyüme düzenleyiciler olarak adlandırılan hormonların ne kadar doğru kullanıldığı ise bambaşka bir sorun. Bize iletilen bilgiler, kanser ilacı olarak kullanılan bazı hormonların bile, ağaçların meyve verimini artırmak için kullanıldığını söylüyor. Bu durumda biz istediğimiz kadar taze sebze ve meyve tükettiğimizi düşünüp içimizi ferahlatalım, yediklerimizin gerçekten organik olup olmadığı konusunda hiçbir güvence bulunmamakta. Durum öyle bir hal almış ki, çocukların meyve yememelerinin avantaj haline geldiğini söylememiz bile mümkün.

Mehmet Öz hatalı değil, ancak tararsanız elbette bir şeyler bulursunuz

Aslında Dr. Mehmet Öz kuşkusuz hata yapmadı, insanın kendi sağlığını korumaya çalışmasının yanlış hiçbir yanı yok. Ne var ki sahip olduğumuz beden zaman mevhumu içerisinde giderek yıpranıyor. İşte olası hastalıklar açısından tarama yaptırmak ve erken yakalayıp üstesinden gelmek de bu nedenle önem taşıyor. Ne var ki bu yaklaşım da iki ucu sivri bir bıçak. Tarama yaptığınızda aslında hiçbir sorun yaratmayacak pek çok durumu da saptamanız mümkün. Örnek vermek gerekirse, herkesin tiroidinde öyle ya da böyle bir nodül bulunması olasılığı yüksek. Ne yapalım bu durumda? “Mutlaka girişim yapılmalıdır” diyen kesime göre ülkemizde hemen hiçbir vatandaşımızda tiroid kalmaz, hepsini alırlar, hayat boyu ilaç kullanmak zorunda kalırsınız. Bir kere saptandı mı, hele hele bir de pimpirikliyseniz, içinize öyle bir kurt düşer ki geceleri bir daha rahat uyuyamazsınız. Aynı şey olasılıkla meme ve prostat için de geçerli, yaşla birlikte bir şey yakalama olasılığı yüzde 100’e yaklaşır. Bu saptananların kontrolde tutulsa ne olacaklarını da kimse bilmediğinden müdahale etmek kaçınılmaz hale geliyor. Yani ruh kanseri olmak işten değil.

Sağlıklı yaşamın en önemli koşulu sağlıklı beslenmek!

Ancak en azından bayram arifesinde içinizi rahatlatacak bir şeyleri de vurgulamaktan geri kalmayalım. İnsan vücudu öyle karmaşık ve korumalı bir sistemdir ki, genel önlemleri alırsanız öyle kolay kolay hastalanmaz. Bağışıklık sistem olası kötü değişiklikleri çok önceden algılayarak ortadan kaldırır, karaciğerin zehri uzaklaştırma becerisinin ise bir eşi benzeri daha yoktur. Ha bir de siz içinizi ferah, duygu durumunuzu olumlu tutmayı başarırsanız, kötü bir durumla karşılaşma olasılığınız gerçekten çok düşüktür (sağlımız için duyarlı olmak güzeldir, ancak bunu saplantı boyutuna da getirmemek gerekir). İş ki yedikleriniz içtikleriniz, yani hammadde sağlıklı olsun. İşte “gerçek organik tarım” bu yüzden gereklidir, sadece sağlıklı beslenmek için değil, sağlığınızı koruyabilmenizin benzersiz bir güvencesi olarak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir