(Ufka açılışının birinci yılında saygı ve sevgiyle anıyoruz)
Bizim Yaşar Kemal Erdem ile tanışmamız hayli eskidir. Süt tartışmalarının başıdır desem yanlış olmaz. Benim gibi şehirde büyümüş biri aslında ne sütü ne yoğurdu bilirdi. Bugün bir şey söyleyebiliyorsam tamamen onun eseridir.
Sene 2010’du, tartışma o yılın mayısında vuku buldu, sonunda bir akşam bir araya geldik. Ankara’dan gelmiş, su katılmamış bir bilim insanıyla tanıştım. Bir görüşün konunun duayeniyle tartışılması şansı kolay kolay elde edilmez. Sütün nasıl toplandığını, nasıl işlendiğini ve yoğurda nasıl dönüştüğünü ondan öğrendim; meselenin özünü sayesinde bildim. Anlattı, anlattı; sordum ve dinledim. Açık ve samimi tek bir amacı vardı, “çocuklara sağlıklı süt içirmek”,
**
O akşam dışarının ayazında, otelin önünde sohbetle tamamlandı. İster istemez adını sordum…
-Ailen Yaşar Kemal’i çok seviyor olmalı?
-Yok, herkes öyle zanneder, ama hikaye öyle değil. Ben doğarken aynı odada iki anne adayı varmış, bize birbirimizin adlarını ikinci isim olarak vermişler.
Ve nihayetinde…
-Var mı hocam emeklilik planı?
Bu iki cümle bile sanırım yeter.
Adı tesadüf, ama kendisi gerçekten “Yaşar Kemal”
Dünyası süt, ufku denizler…
Bizi nihayetinde süt endüstrisi buluşturdu, vesile oldu dostluğumuzu oluşturdu: Süt kardeşliği! Görüşlerimizi her zaman tartıştık, ama farklılıkları dostluğumuza asla bulaştırmadık.
Son görüşmemiz de yine bir gıda kongresinde oldu, sımsıkı sarılmamızı dün gibi hatırlarım. İlk fırsatta ziyaret edeceğimi söyledim, ama hayatımın ertelediğim çoğu buluşması gibi gerçekleştiremedim.
**
Derken geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa’da haberi aldım, tanışmamız sekizinci yılını çoktan geçmişti…
Çok sevdiği öğrencilerinden biri dedi, inanamadım, Yaşar Kemal gitmişti.
Bembeyaz yelkenlisi çok erken demir almıştı, adam gibi bir adam daha ufka açılmıştı.
Neden haberim olmadı bilmiyorum, bugün birinci yılıdır, ona sadece “denizin engin, rüzgarın bol olsun” diyebilirim. Ve içimden sessiz bir dilek: “Hocam, kıyıya yanaşırsan beni de al; iste miçon olayım, yeter ki sen dümende kal.”
**
Odası bıraktığı gibi dururmuş, ama Hacettepe “araştırmacı kurumdan ayrılmıştır” diye bir not koymuş.
Üzgünüm, ama bunu kabul edemem; “Yaşar Kemal aramızdan asla ayrılmamıştır.”
O şimdi denizin keşfindedir; rotası memleket sevdası, pusulası öğrencileridir.
Ve naçizane bir dilek: Bizde vefa esastır. Sonsuza çok erken yelken açsa da, ufkuna burs bile az gelir. Yaşar Kemal Erdem pastörize şişe sütün artık olmayan kaymağıdır. Süt endüstri tartışsın. Bakalım “Yaşar Kemal” markalı, ama “illaki de kaymaklı” pastörize şişe süt hayalden öteye geçebilecek mi?