Fiziksel ve yetenekle ilişkili aşağıdalık hissinin gereksizliği

“Dünyada aşağıdalık kompleksinden muaf biri var mıdır?” sorusunun yanıtı çok büyük olasılıkla “hayır” olacaktır. Bunun nedeni hiç kimsenin mükemmel olamayacağı düşüncesi değildir, elbette mükemmel olanlar bulunur. “Hayır” cevabı insanların kendi aşağıdalık komplekslerini bizatihi kendilerinin yaratmaları, değiştirilemez özelliklerini bile kompleksin bileşeni haline getirebilmelerine dayanır. Değiştirilemez özellikler betimlemesini özellikle önce kullandık, boy kısalığı, bazı sesleri telaffuz edememe gibi doğuştan farklılıklar değiştirilemez yapısal özelliklerdir, kompleks haline getirilmeleri toplum tarafından değil, kişinin algısıyla şekillenir. Oysa insanlar standart değildir, saçı gür kalanlar gibi, çoğunu zamanla kaybedenler de olacaktır. Durumun muhatabı olan kişi değiştirilemez farklılığını kabullenir ve kendini başka açılardan geliştirmeyi başarırsa kompleks hiç oluşmaz ya da ortadan kalkar. Benzer durum güzellik, yakışıklılık ve elbette gençlik hali için de geçerlidir, “çirkin şansı” olarak adlandırılan durum zeka kapasitesini tanımlar. Gençlik pek çok açıdan avantaj sağlasa bile, zamanın akışını durduramaz. Özetlemek gerekirse fiziksel özelliklere bağlı aşağıdalık kompleksleri kişinin kendi yarattığı saplantılarıdır.

Salieri Mozart’ı neden kıskansın ki?

Aşağıdalık algısının daha yaygın biçimi tam da bu nedenle işlevle bağlı yetersizliklerdir ve kısmen “yetenek” olarak adlandırılan kavramla örtüşür. Bunun doğrudan adlandırılmış biçimi Salieri kompleksi olarak bilinir. Adını Viyana Sarayı Müzik Hocası Antonio Salieri’den (1750-1825) alır, bütün azmi ve konumuna rağmen Amadeus Mozart’ın olağanüstü yeteneği karşısında hissettiği kıskançlığı betimler (pek çok kaynak bunun doğru olmadığını söyler, yakıştırma yine de üstüne kalmıştır). Kendimizden de örnek vererek açıklayabiliriz, bir zamanlar “hayatını adama” düzeyinde ilgilendiğimiz voleybol da boy avantajı, çalışma azmi, antrenman saplantısına karşılık bir noktadan sonra yetenek işidir. Nitekim bazıları öğrenme hızı açısından kendinden gelen bir üstünlüğe sahiptir; 1.85’e karşı 1.74 olan boy dezavantajlarını, 70 santimetreye karşılık 120 santimlik zıplama avantajıyla kapatabilmelerinin ötesinde sıra dışı bir cesaret ve oyun estetiğiyle süsleyebilirler, hayran kalmak dışında seçeneğiniz olmaz. Konunun futbolda en iyi bilinen örneği Diego Maradona’dır. Öğrenme hızı ve yetenek sportif başarının ötesine varan bir beğeniyle taçlanabilir.

Yetenek açığının nezaket ve istikrarla kapatılması

Ne var ki zaman yine bunların üzerinde kalan belirleyicidir. Çoğu olağanüstü yetenek kendilerine hakim olamazlarsa disiplin sorunuyla cebelleşir. Cazda süper yeteneklerin ortaya çıkıp erken veda etmelerine karşılık, Ellington’a “Dük” lakabının takılması yetenekli olmasından çok müzik kariyerindeki 50 yıllık efendiliği ve istikrarıdır. Siz Salieri konumundayken günlük yaşamda bir Mozart ya da Bird (saksafon ustası Chalie Parker) ile karşılaşma olasılığınız çok ama çok zayıf, siyasi ve akademik alanda ise olanaksızdır (Ortadoğu koşullarındaki gerçek bir Salieri, Mozart’ın değil saraya, ülke sınırlarına bile girmesine izin vermez).

Yukarıda yazdıklarımız ne fiziksel ne de yetenek anlamındaki aşağıdalık hissinin tamamen mantıksız ve kişinin ürünü olduğunu gösterir, iki yoldan biri seçilerek üstesinden kolaylıkla gelinebilir:

  • Değiştirilemez durumu bilin ve benimseyin; kendinizi istikrarla başka alanlarda geliştirmeye gayret edin (ne var ki başaranlar için devam yazısı Napolyon kompleksi olacaktır).
  • Hala o alanda saplanıp kalmışsanız bükemediğiniz bileği kırmak için açık aramak yerine değerini teslim edin; Salieri’nin Mozart’a yaptığı gibi destekleyin.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir