Nasıl bir “yeni bir ben” istiyorsunuz?

Zamanın sürekli ileri gitmesine karşılık, yer yenilik insanda yeni bir başlangıç düşüncesi doğurur. Hele hele içinden geçmekte olduğumuz zor günler yeni başlangıçlara daha çok gereksinim gösterir. Bu düşünceyi anlamak aslında çok da zor değildir, zaman nasıl bizim istedikçe durdurup, istedikçe sürdürdüğümüz bir seyir izlemezse; olayların neredeyse bütünü ne bizim beklentilerimize göre gerçekleşir ne de yaşam denen seferin seyrini değiştirmek şansımız olur. Ama bu tümden seçeneksiz olduğumuz anlamına da gelmez, değiştirebileceğimiz bir şey varsa aslında o da sadece kendimizdir. Bu yaklaşımı “artık yeni bir ben” modeline dönüştürmeyin. Yeninin, yepyeni ya da çok büyük olması gerekmez; ama değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olduğunu bilin, çerçevenizi ne çok büyük ne de anlamsız küçük tutun.

Kim nasıl tanımlarsa tanımlasın insan, fiziksel bir bedenin içinde yaşayan bir ruh ile geliştirmekte sınırsız olduğu duygu ve düşüncelerden oluşur. Çoğu öğreti bu üç kavramı, yani benden, duygu ve düşünceyi birbirinden ayrıştırmak hatasına düşer. Oysa tadının emsali olmayan bir meyve nasıl kabuksuz olamazsa, duygu ve düşünce de bedenin sağlığından doğrudan etkilenir.

Üstelik insanda durum biraz daha farklıdır, duygu ve düşünceler bedenin içinde barınmakla kalmaz, onu olumlu ya da olumsuz değiştirebilir. İşte yeni bir durumu yenilenmenin vesilesi sayanlar genellikle bu yaklaşımdan ilham alır. Aslında her gün yenidir, güneşin her doğuşu başka bir gündür. Ama biz yine de sizin için yenilenme önerilerini sıralayalım:

  1. Beden sağlığınız için üç ayı geçmeyen yeni bir hedef belirleyin ve kendinizi buna uyarlamak için gereken duygu ve düşünce, yani iç disiplininizi ertelemeden oluşturun. Duygularınız ve düşünceleriniz ne kadar olağanüstü olursa olsun bedeniniz sağlıklı değilse barınacak yer bulamaz. Akla ilk gelen öneri kuşkusuz norm kilonuzu tutturmanız olacaktır. Kilonun fazlası diyet ve sporla çok kolay gider, mesele bunun korunmasındadır. O halde ilk planlayacağınız şey günlük yaşam düzeniniz olmalı. Siz iş düzeninize uyamıyorsanız, o zaman iş disiplininizi kendinize uyduracaksınız. İspanya’da saat ondan önce açılan kahve, sekizden önce oturulan restoran bulmak ne kadar zorsa; öğle arasına girmeyen dükkan da o kadar nadirdir. Kimin doğru yaptığına takılmayın, önce sizin sağlığınız, sonra diğerleri gelir. Uçakta bile basınç değişikliğinde otomatik açılan maskeyi önce kendinize sonra çocuğunuza takmanız önerilir.
  2. Beden sağlığı mutlaka ruh sağlığıyla birlikte anılır, çünkü bu özen karşılıklıdır, “wellness” (iyilik hali) denen kavramı o nedenle hafife almayın; “yoğun iş temposu zaman tanımıyor” sözüne inanmayın, aslında zaman tahmininizden daha bol. Gece yarım saat erken yatmak, sabah bir saat erken kalkmanın anahtarıdır, bünyeniz yeni düzene çok kolay uyum sağlayacaktır, ama kazandığınız zamanı bu kez ruhunuzu arındırmak için kendinize harcayın. Bunun için illa sağlık merkezine gitmek gerekmez, ortalama bir yol boyunca, hatta arabanız olsa bile kenara çekip yürüyüşe uygun çok mekan bulacaksınız. Hafif uykulu başlanan günün en dingin uyanma hali budur, gerekirse rotayı ve süreyi buna göre ayarlayın.
  3. Kendinizi şımartmak diye bir kavram yoktur, ama kendinizi iyi hissettiriyorsa düzenli ve aktif sporu yaşamınızın parçası haline getirmekten geri kalmayın. Bu öneri özellikle yol sorunu yaşayanlar için geçerli, trafikte arabada geçirilen iki saat yerine, wellness merkezinde bir buçuk saat iyilik hali ve boşalmış yarım saat yol da ikiyi tamamlar, seçim size ait. Hatta koşullarınız uygunsa bazen araba bile almayın, şehrin en güzel hali camın arkasından değil, hayatın içinden yaşanır. Bu yaklaşım hem sizi daha fit tutar, hem de merakınızı ve uyum becerinizi güçlendirir. En iyi düşünceler de aslında durup dururken değil, akıp geçerken akla gelir.
  4. İster bedenen, ister ruhen; ama her gün ve mükemmelen kendinizi olayların dışına konumlandırmalısınız. Bunun en yaygın biçimi aslında meditasyon ya da yoga yapmak olarak bilinir; ama kendinizi on dakika için bile akışın dışına çıkartmak, ister yoga, ister meditasyon, dünyayı algılamanızı değiştirir. Sizin ve başkalarının sahip olmadıkları bakış açısı ancak bu zamanlarda doğar, bu üçüncü gözün açılmasının da başlangıcıdır. Çok kısa süreliğine bile olsa, hatta tercihen kalabalıkların ortasında kendi kendinizle kalabilmeyi becerebilmelisiniz. Başlangıçta bir şey fark etmeyeceksiniz, ama sonrasında hayatın hiç de anlatıldığı ya da göründüğü gibi olmadığını kavrayacaksınız; melekeleriniz açılacak, yeter ki deneyin.
  5. Ama bütün bunların öncesinde eski sizde aklınızda kalanlarla uzlaşı içine girmeyi de unutmayın. Yenilik, yenilenme, yeni bir bakış açısı, her ne derseniz deyin geçmişle ilgili olanları temize çekip bir kenara bırakın. Mesela çoktan beri arayamadıklarınızı arayın, size küstüğünü düşündüklerinizi siz hatırlayın, beklentiniz olup da bulamadığınız karşılıkları ister bir deftere yazın, ama sürekli içinizi kemiren pürüzler olmaktan çıkarın.

Hayat her zaman alır, bazen de verir. Hayatın verdikleri genellikle bir tepsi içinde servis edilir, zamanında alamadığınız, alıp da doyamadığınız tepsinin peşinden garsonu geri çağırmayın. Bırakın onlar da sizin başkalarına ikramınız olsun.

Not: İyilik Sağlık Olsun dergisinin Ocak sayısından alınmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir