Genç bilim tutkunlarına öneriler

Zaman zaman bilimsel düşünceyle daha yakın olmak isteyen arkadaşlarımızla bir araya geliyoruz ve projelerini dinliyoruz. Bu tartışmalar zemininde bilimsel proje konusunda bir şeyler yazmak fazlasıyla gerekli görünüyor, en azından algı hatalarının dile getirilmesi lazım.

Richard Feynman (1918-1988), kuantum fiziği alanında çalışmış ve 1965’te Nobel Fizik Ödülü almıştır.
Richard Feynman (1918-1988), kuantum fiziği alanında çalışmış ve 1965’te Nobel Fizik Ödülü almıştır.

Bilimsel uğraşmak çok keyifli bir şeydir, ama aynen nasıl “ben sanatçım olacağım” diyemezseniz, “ben bilim insanı olacağım” diye bir kavram da yoktur. Zira bilimsel konularda faaliyet göstermek, “her gün zaman ayırıp, kitapların tozunu almak” gibi bir durum değildir, mesainizin neredeyse bütünü, ama illaki belli bir düşünce sistematiğinde vermenizi gerektirir. Yani “ben laboratuardan çıkmıyorum” cümlesinin bir karşılığı yoktur, ne aradığınızı bilmiyorsanız, laboratuar ortamında geçireceğiniz uzun saatler size olsa olsa iyi hissettirir. Buna karşılık bilimsel algı bir bütündür, soruların yanıtlarını genellikle araştırdığınız alandan değil, komşu disiplinlerden, hatta müzik, felsefe, mimari gibi ilgisiz olduğunu zannettiğiniz alanlardan alırsınız. Bu durum bir süre sonra bir yaşam biçimine dönüşür, sürdürmesi zahmetlidir, ama kişisel gelişiminize çok şey katar. Anlatılanları dikkate almaksızın “ben zamanımı bilimle sürdüreceğim” derseniz, bunun en sıkıntılı sonucu “bilimsel faaliyetin bir kulüp mantığına dönüşmesidir”. Yani bilimsel düşünce artık “kongre düzenleyelim ve kendimizi gösterelim” çabalarına dönüşmüştür. Benim özellikle genç bilim araştırma kollarında izlediğim sıkıntı da budur.

“İçine atılan her şeyi detaylı analiz eden” bir alet yoktur

Çizgi filmleri çok mu seyrettik, fantastik dizilere çok fazla mı inandık bilinmez, “içine atılan her şeyin ayrıntılı analizini yapabilen bir makinenin varlığı” son derece deneyimli, yaşça kemale ermiş bilim erbaplarının bile genel yanılgısıdır. Tartıştığımız çoğu konuda diploma sahibi, deneyimli doktor arkadaşlarımız bile, “bir laboratuarda baktırıverelim” yönteminin işleyebileceğini sanmaktadır. O halde açıkça vurgulayalım, “içine attığınız maddenin detaylı analizini bir kağıda basıp çıkaran analizör” sadece çizgi filmlerde vardır. Ne aradığını ve nasıl arayacağını bilmeyen birine yardım edebilecek dört başı mamur “kompakt” bir makine yoktur.

Zaman zaman liselerarası proje yarışmalarını izliyoruz, bunlar geleceğe daha iyimser bakmamıza olanak sağlıyor. Ne var ki bilimsel alanda faaliyet göstermeyi “sosyal seçilim avantajı” olarak algılayan bir kesim de var. Bunlar aynen bir yukarıda açıklamaya çalıştığım “makineye koyuveririz” mantığıyla çalışma planlamanın ötesinde, yöntem olarak diledikleri her şeyi kullanabilecekleri inancını da taşıyorlar. Bu durumda anlatılan amacın gerçekleştirilmesinin, düşüncelerinin sınanmasının çok zor olduğunu dilimiz döndüğünce, heveslerini kırmadan anlatıyoruz. Ancak ilk bilmeleri gereken, bilimsel emeklerin toplumda sosyal statü elde etmek açısından çok fazla getirisinin olmayacağıdır. Konuyla ilgilenenler, Nobel gibi bir ödülün arkasında doğal olarak en az 30 yıllık bir yoğun uğraşının bulunduğunu kolaylıkla tahmin ederler. Ancak popüler algı genellikle ödülün verildiği son ana kısıtlıdır, bilim alanındaki ödülün “bir kafa vuruşuyla gol atmak ve alkış almak” ile hiçbir alakası yoktur.

Bilim aslında basittir, ama isabetli bir kurguyu gerektirir

Bilimsel düşünce tahmin edilenin aksine aslında basittir. Önemli olan ciddi fark gösteren bir durumun ayırtına gidebilmek ve daha sonra bunu açıklamaya çalışmaktır. Newton için farkındalık hali elmanın yere düşmesidir, herkes tarafından bilinen bir durum olsa da, bunun yer çekimiyle olduğu düşüncesi ayırt edici özelliktir. Aslında fark edilmeyi bekleyen, hatta bilim camiasının çocuksu varsayımlarıyla geçiştirilmiş çok fazla durum vardır. Bu farkındalık halinin başlangıcı ise sadece gözlem becerisidir, ama hayli zordur. Zira aslında herkes tarafından zaten görülmekte ve bilinmekte olan bir konuya dairdir; siz bu durumun ayırtına gider ve farklı açıklamanın mümkün olduğunu düşünürsünüz (Einstein’ın “bir düşünce başta saçma görünmüyorsa ondan yeni bir şey çıkmaz” prensibi. Bundan sonrası ise başlangıçta herkesin evde yapabileceği kadar basit doğrulama deneyleridir. İleri teknoloji ve özelleşmiş yöntemler, araştırmanın ancak ileri dönemlerinde gerekir. Varsayım ve önceki sınamaları ne kadar isabetliyle, nihai ispat aşaması da o kadar “nokta atışı” olacaktır. Aynen bir satranç oyununun kurulması gibidir, son hamle basittir, şahı piyon ay da vezirle de alabilirsiniz, ama önceki hamlelerin doğru yapılmasını gerektirir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir