Sonbahar genellikle hazan vaktinin hüznünü çağrıştırsa da, aslında yaşam için elzem olan kışın hazırlığını içerir. Eylül ile birlikte havalar serinler, ne var ki bu durum sadece bir sıcaklık değişikliği değildir. Yazın sağladığı bolluk bir kenarda biriktirilmiş, kış güneşinde karşılanamayan kaynaklar bir tarafa konmuştur. Giderek soğuyan hava, güneşin yüksek enerjisine bağlı maddelerin kaçınılmaz bir biçimde azalması demektir.
Bu maddeler daha çok meyvelere renklerini veren, ama beri yanda da lezzetlerini sağlayan bileşiklerdir. Canlılar alemi bu eksikliği yazdan depolayarak gidermeye çalışır. Oysa ortalama şehir yaşamında bunların dışarıdan alınmasından başka seçenek yoktur. Köy kökenliler hazırlıklarını daha yaz bitiminden başlatır. Özellikle mitokondrilerin enerji gereksinimini sağlayan likopen gibi maddeler domatesler ya güneşte pişirerek ya da ağır ateşte kaynatılarak kışın yararlanılmak üzere konservelerde depolanır.
Zeytinyağının önemi
Kışlıklar, karın doyurmak amacıyla ürünün bol ve ucuz zamanında hazırlanan ve kilerde biriktirilen basit ihtiyaçlar değildir. Kışa doğru giderek soğuyan hava, kapanan gökyüzü, vücudun enerji bilançosunu da değiştirir. Artık harcama artmıştır, kışın sorunsuz geçirilmesi için sadece her zaman bulunabilecek un ve yağ yeterli değildir. İnsan enerji sisteminin merkezi noktasında olan mitokondriler uzun ve doymamış çift bağlar içeren uzun yağ molekülleri olmadan kolay yeterince etkin çalışamaz.
Günümüzde Alzheimer’den kansere pek çok kronik hastalığın mitokondrilerin yetersiz kalmasından kaynaklandığı kabul edilen genel görüştür. O halde sonbahar ve kış hazırlıklarının en başında özellikle yapımları yaz güneşine bağlı yağlar gelmelidir. İster erken hasat olsun, isterse geç, kaliteli bir zeytinyağı bu temel gereksinimiz karşılanmasında, hastalanmadan kalmanın asgari koşulu için binlerce yıldır temel kuralı olmuştur; bu kural bundan sonra da değişmeyecektir. Zeytinyağının kolay erişilebilir bir alternatifi yok görünmektedir. Bu aşamaya geçemeyenler takviye olarak adlandırılan seçenekleri de gözden geçirmelidir.
Aroma depresyonu çözer, ama hormonlar için de gereklidir
Yapımı yüksek enerjili yaz güneşine bağlı olan diğer kaynaklar ise “aromatik” olarak adlandırılan, meyve ya da sebzeye kendine özel lezzeti veren halkalı bileşiklerdir. Moleküllerin güneş etkisiyle aslında erişmeleri zor halka halini almaları bizim için özel önem taşır. Olgunlaşma ile ilişkili olan bu bileşiklerden sinir hücrelerinin arasındaki ana sinyal geçişini sağlayan serotonin başta olmak üzere, tiroit hormonları, hatta melatonin de yapılır. Buraya özel dikkat, bu halkalı bileşiklerin insan vücudunda yapımı mümkün değildir. Farklı medeniyetler kışın da elzem bu kaynağı temin edebilmek için farklı yaklaşımlar geliştirmiştir.
Bizde ki karşılığı ise meyvelerin en olgun hallerinin reçel ya da marmelada çevrilmesi olacaktır. Bu kaynak yeterince karşılanamazsa kış depresyonu denen durum kaçınılmazdır. Ancak aromalar aynı zamanda tiroit hormonlarının kaynağıdır, kışı hastalanmadan geçirmek aroma kaynaklarının yeterince alınmasını zorunlu kılar. Oysa piyasada yazdan hazırlanıp kış için sunulan aromalı içeceklerin çok küçük bir kısmı bu gereksinimi karşılar. İşin ilginç yanı halkalı bileşiklerin takviye olarak satılan biçimleri pek bulunmamaktadır, “aromalı” olarak adlandırılan ürünler tadı taklit etse de, eksiği yerine koyamayan sentetik bileşikler içerir.
Haftaya probiyotikler ve takviyenin gerekli olup olmadığıyla devam edeceğiz.