Kabullenilmiş çaresizlik ya da sessiz bekleyiş

Corona olarak adlandırılan virüsün bilinçli geliştirildiği maalesef açıktır, ama kasten mi yoksa kazayla mı laboratuvar ortamının dışına çıktığı henüz yanıtlanmamıştır, belki de hiç yanıtlanmayacaktır. Wuhan’daki laboratuvara ait görüntüler o güvenlik düzeyinden kazayla çıkışın pek de olası olmadığını teyit eder. Başında söylenemese bile sonraki seyir anlaşıldığında bunun münferit bir olaydan ziyade planlanmış bir senaryo olduğu görüşü ağır basar. Virüs aslında çoktan vardır, ama var olan her şey anlaşılana kadar varlığı nasıl bilinemezse, virüsün varlığı da önceleri Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) uyarılarıyla somutlaşır:

Çin’de yeni bir virüs ortaya çıkmıştır. Nitekim DSÖ’nün en az on yıldır zaman zaman gündeme getirdiği “dünya çapındaki salgın” bu kez hafife alınamayacak kadar gerçektir. Önceki SARS, MERS salgınlarının aksine bu salgın (aynen makalede aktarıldığı gibi) belli bir yaşın üstünü özellikle etkilemektedir.

Salgının seyir defteri

Dünya Sağlık Örgütü her nasıl olduysa Birleşik Krallık Avrupa Birliği’nden Brexit sonucu fiilen ayrıldığı gün pandemi ilan eder, üstelik bu durum Çin’in tam da yeni yıl tatiline denk getirtilir.

Wuhan’daki durum ve ölüm olayları gün be gün artan şiddette medya tarafından gündeme taşınır. Burada kastettiğimiz şey olayın varlığı değil, yansıtılma biçimidir. Evet, gerçekten ölümcül bir virüs salgını mevcuttur, ancak bunun küresel bir kiriz seviyesine taşınabilmesi için insanların haberdar olmaları gereklidir.

Derken salgın diğer ülkelere yayılmaya başlar, sırasıyla İran, Rusya sınırları kapanır. Bir sonraki hedef İtalya’dır ve üstelik İtalyanlar Akdenizlilikleri gereği geniş davrandıklarından gafil yakalanır. İtalya’yı İspanya, daha sonra Amerika kıtaları izler. Salgının şiddeti Doğu’dan Batı’ya genişlerken, sağlık sistemleri ortaya çıkan yükü kaldıramaz.

Bütün devlet başkanları “felaketin büyük olduğu” konusunda hemfikirdir, üstelik DSÖ’ye göre bu daha başlangıç aşaması bile değildir, ilk dalga bile bu kadar ölümcül seyrederken, esas felaketin ikinci dalga ile ortaya çıkacağı vurgulanmaktadır. Daha Mart 2020’de belli olan ikinci dalga uyarısı Ekim başına geldiğimiz bu günlerde insanların tükenmişliğine rağmen vurgusunu şiddetlendirir.

Salgının kütle dinamiği

İnsanlar bilim ve teknoloji açısından ne kadar gelişmiş olurlarsa olsunlar hastalık paranoyası karşısında çaresizdiler. Bu senaryoya verdikleri ilk tepki tedbir, sakınmak ve stoklamaktır. Nitekim sokağa çıkılmaması ve harcamaların tümden durdurulması 1929 Küresel Krizi’ni aratacak bir ekonomik daralmayla sonuçlanacaktır.

Oysa küresel sermaye para açısından doygundur, yani para pek de önemli görünmemektedir (para her durumda akacağı yeni mecrayı bulur). Süreç hastalık tehdidi ile başlayan, ama esas etkisini ekonomik ve sosyal değişiklikle gösterecek bir yöne evrilir. Evlerden sokaklara bütün ilişkiler, bizim “düzen” olarak adlandırdığımız bütün kavramlar yeniden biçimlenecektir.

(Devam edecek…)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir