Öteki yazılar (4): Döngü

Ortalama bir topluluk ya da toplum içerisinde, geneli teşkil edenlerle ötekiler, troller ve itilmiş kakılmış (İK) olanların uzun zaman sürecinde nasıl olup da bir arada kalabildiklerini açıklamak çok kolay görülmez. Genelin öteki olanla mesafeli ama dengeli ilişkisi koşulların değişmesi halinde kararlı kalmaz, ama her yeni koşul zaman içinde kendi dengesini oluşturur. Genellikle trollerin yarattığı galeyan hali ötekileşmeyi derinleştirir; çatlamalar, kırılmalar üzerleri sıvanarak kapatılır. İlginçtir, ötekiler yeni bir statü kazanarak diğer bileşenlere katılmaz, örgütlenerek kutup özelliği de kazanmaz; öteki her zaman ötekidir.

Ok geri dönüşü olmayan noktayı işaret etmektedir.

Buna karşılık toplumun bir şekilde dışladığı kesim işbirliği gücünü artırarak günü geldiğinde hakim güç olmak hedefinden vazgeçmez. Bu yaklaşım geçen hafta söz ettiğimiz üzere işbirliklerine açıktır. Çünkü İK kendini birey olarak değil, misyon olarak tanımlar, hedef tanımı hissedilse de açıkça ifade edilmez, bir çekirdek çevresinde büyüyen kartopu özelliğindedir ve menzil söz konusu olduğunda geçirilecek ya da kaybedilecek zaman tali kalır. Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak İK bileşenlerini de nefer olarak tanımlar, bireysel hayatlardan çok grubun dinamiğiyle ilgilenir. O nedenle amacın açıkça ilanı yerine “emperyalizm, faşizm, oligarşi” gibi genel kavramlar dinamiğin sürmesi açısından son derece kullanışlıdır. Bu sırada “kaybedilen neferler” de idolleştirilerek bir sonraki dinamiğin zemin taşlarına dönüştürülür.

İtilmiş-kakılmışlar bu nedenlerle toplumun yaşadığı coğrafya üzerinde hakimiyet kurma arzusu olanlar için (emperyal) umut veren işbirlikleridir. Bunlar gerçek ortaklık değildir, zaman zaman “kapıya çarpılan koçbaşı” imecesini, ama zaman zaman da “dostane bir bilek güreşi” gösterisini andırır. “Emperyalizm” gibi bir olağan şüpheliyi rakip olarak bellemek bir açıdan herkesin takdirini kazanırken, beri yandan işbirliğinin aslında emperyalizmle yapılmış olduğu gerçeğini örter. Betimlemeye çalıştığımız tablonun bir başka alegorisi “ayıyla yatağa girmektir”, yatağa giren aslında kiminle uyuyacağını çok iyi bilir, ama içinde barındırdığı sonunda galip geleceği egosu çok güçlüdür.

Bilek güreşi ya da ayı fark etmez, sonuçta büyüme hızı çok yüksek bir dinamik yakalanır. Hedef / amaç başlangıçta halisane olabilir, ama ne yaparsanız yapın kartopunun dinamiği bir süre sonra kontrol edilebilir olmaktan çıkacaktır. Bu nokta artık danışıklı döğüşün sonlanma aşamasıdır. Dünya çapındaki çoğu kargaşa ya da büyük ölçekli savaş genellikle kontrolden çıkan kartopu dinamiğinin beklenilen sonucudur. Sistem nihayetinde bir insan öğütme makinesine dönüşür. Tecritle çıkılan yol, tehcirle genişletilir; ortaya çıkan arbedede bir kısmı zorunluluktan, bir kısmı bilerek ve bir kısmı da olağanüstü halin doğurduğu olumsuzluklar nedeniyle harcanarak tüketilir.

Arbede tamamlandığında sistem yeni baştan organize olur, aslında tamamen galip bir taraf yoktur, göstermelik hukuk süreci kağıt üstü tazminatla cilalanır. Artık sınırlar ve mallar el değiştirmiştir, nispeten üstün olan yeni kural koyucudur, ama bu rolü kendi oynamaz, dolaylı yollardan dikte eder. Bir savaşın bir sonrakinin nedeni olması, barışın ise ancak silahların gölgesi altında korunabilmesi düşüncesi tamamen geçerlidir.

Döngü ürettiği yeni İK ile tamamlanır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir