Montaj odasında kalanlar: 2020

Sir Roger Moor “Ayaktaki Son Adam, Tinseltown Hikayeleri” (Alabanda Yayınevi, 2017) adını verdiği kitabında bizim daha çok Amerikan Sineması olarak bildiğimiz, ama aslında Anglosakson popüler sinema tarihine ilişkin çok fazla anısını paylaşır. Bu anılar bugünkü kuşağın adını bile duymadığı, bizim kuşağın kısmen aşina olduğu kişilere dair hikayeleridir. Onların gerçek yaşamda nasıl olduklarını, evliliklerini, dostluklarını ya da sorunlarını betimler, ama beri yandan sette geçen anılara da geniş yer ayırır.

(Resimde aktörler birbirinin koltuğuna oturmaktadır, Sir Roger Moor sağ başta. )

(Resimde aktörler birbirinin koltuğuna oturmaktadır, Sir Roger Moor sağ başta. )

Bazı filmler kolay çekilir, bazıları zorlar, ama genellikle çekilen sahnelerin bütünü filmde yer almaz, süre sorunu işin içine girer. İmkanların kısıtlı olduğu Yeşilçam’ın aksine Amerikan sinemasında daha büyük bütçeler ve daha geniş hedef kitleler vardır. Bütçenin artistlere ödenecek paranın dışında kalan kısmı set masraflarını kolaylıkla çıkarır, beceriksiz oyuncular aynı sahnenin tekrar tekrar çekilmesine neden olsa bile, bazen de tersi olur, yan karakterler başarılarıyla başrolü gölgede bırakır. Filmi sadece yönetmenin kurgusu biçimlendirmez, seyircinin star tutkusu, starın alkış kaprisiyle harmanlanır.

Sonunda çekim tamamlanır, senaryoyu filme alma işi biter. Bundan sonrasında montaj aşaması devreye girer. İki saat olması gereken film için sekiz saat çekildiğinde yönetmen ve montaj ekibi bir odaya kapanır, bu gerekmeyen sahnelerin kırpılması aşamasıdır. Moor’un sözünü ettiği “montaj odasında kalanlar” işte bunu anlatır. Kimi zaman başrol oyuncusunun kibri, kimi zaman yan rolün aşırı becerikliliği ya da belki yönetmenin hayal gücü, sekiz saatlik filmin iki saate indirilmesiyle sonuçlanacaktır. Sonuçta montaj odasında filmden çok daha fazlası kalır.

Sinema bir yerde insanın yaşamı gibidir, ham film gerçekleşeceğini umduğun hayalleridir. hayallerinizde çok daha fazlasını kurgularsınız. Kısa sürede elde edilecek başarılar, girişilen işlerin kolayca büyümesi, birliktelik tekliflerinin olması gerektiği gibi mutluluğa ermesi, hatta tam punduna geldiğinde sarf edilmesi bellenen ağır sözler; hayaller bir ham film olarak aslında çok uzundur. Ama derken yaşamın çarkları döner, film montaj aşamasına girer; kurgulanan hayaller kırpılmaya başlar. Mesela içine girmeyi umduğunuz göz alıcı elbise aslında dar gelmektedir. Çiçeğin uzattığınızda şaşkınlık ve hayranlık dolu bakışlarla alınması gereken sahne içeri zamansız dalan birinin gazabına uğrar, söylemeyi kaç zamandır planladığınız ağır sözler bir öncekinin esprisiyle gücünü yitirir. Hayalleriniz gerçeğin montajına girdiğinde film genellikle kuşa dönmüş anlamsız bir fragman gibidir, var olan karakterler bile yiter gider.

İki bin yirmi montaj odasından geriye hepimiz için sadece kara komik bir kısa sahne bıraktı. Ne çıkarılacak bir ders var henüz, ne anıları süsleyecek bir replik, seans bile denemez, belki devamlı bir film, bir kez ödenen ücrete sonsuz seyir. Kısmet 2021’e desek bile anlaşılan çekim hala sonlanmadı, senaryo akmaya devam edecek.

Kim bilir, belki de hayalle gerçeğin kesiştiği bir dönemde yaşıyoruz, zaman aşırı hızlandı, bütün sahneler aynı tek kareye sığacak.

Yeni yıl herkese sağlık, mutluluk, anlamlı uzun sahneler getirsin. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir